İngilizlerin müziğe en büyük katkıları Manchester'dan olmuştur sanırım, yoksa Liverpool mu demeliyim? Belki Radiohead'ciler de Bristol için bastırırlar ama kişisel favorim Muse'un ve Coldplay'in çıkış noktası da Devon. Bahsimiz bunlardan hiç biri değil şu an; üstüste iki yazımın, hatta belki de olsı bir Richard Hawley yazımın konusu olacak şehrin adı Sheffield. Sheffield United isimli güzide spor kulübünden de kulak aşinalığı olan Sheffield'ın hiç kuşkusuz bugüne kadar en büyük başarısını Arctic Monkeys getirdi. Ve onlardan sonra da hemen aynı türde müzik yapan leziz grup Reverend And The Makers geldi.
Reverend And The Makers başlangıçta ısmarlama bir proje olarak düşünülmüştü. Jon Mclure isimli frontman'imizin potansiyelinin farkında olan prodüktörler Arctic Monkeys gibi bir albüm yap da köşeyi dönelim önerisi getiriyorlar. Adamımız oralı olmuyor bu önerilere ama yaptığı şarkılar da bendini çiğneyip aşınca tamam diyor, yapalım bu işi. İlk albüm State Of Things turnayı hemen gözünden vuruyor. Özellikle Heavyweight Champion of The World single'ı Britanya'yı sağlam dans pistine çıkarıyor, pusudaki NME de yapıştırıyor next best thing etiketini. Dinlemeyenler varsa State of Things'i baştan sona öneririm, özellikle Arctic Monkeys'in albümünden hayal kırıklığı duyan ve bu grubu da ilk defa gören birileri varsa rahatlıkla söyleyebilirim ki sizin aradığınız şey State of Things. İlk 5 şarkısıyla normal bir birey otobüs beklerken bile kendisini funky hareketler yaparken bulur çok rahat söyleyebilirim. İngilizler sıradan bir debut albümünü 5 numaraya kadar satış listesine taşımaz, o yüzden referansları gayet sağlam.
2007'deki The State of Things'den bir yıl sonra grubun davulcusu Richy Westley huzursuzlanıp grubu bırakacağını açıklıyor, Jon McClure'un canı bu işe çok sıkılıyor, o da müziği bırakabileceğini söylüyor çeşitli medya kuruluşlarına ama bırakmıyor. 2009'un şu günlerinde elimize geçen French Kiss In The Chaos için Stuart Doughty alıyor drumstickleri eline, gitarlara da eski Milburn gitaristi Tom Rowley geçiyor. İlk albüm kadar başarılı görünmüyor, (satış grafikleri ancak 19.luğa çıkarabildi elemanları) elimizde pek de iyi bir albüm yok bu sefer. Sound olarak Arctic Monkeys'den daha çok Kasabian'ı andırıyor bu sefer Reverend And The Makers. İlk single Silence Is Talking bu seneki dans pistinin gediklilerinden biri. Mermaids'de Blur tadı geliyor ağızlara, tekrar birleşip ortalığı sallayan abilerimize de selam edelim bu vesileyle tekrar. Hidden Persuaders albümün en başarılı şarkılarından bir diğeri. Bir State of Things hastası olarak ona vereceğim rating 9'dur ve yine herkese tavsiye ederim. French Kiss In The Shadows'u ise vokalden memnun kalanlar dinleyebilir, ama başlangıç olarak tavsiye etmem. Tavsiye ettiğim 3 şarkıyı buluşturun bir yerlerden, geri kalan şarkılar yerine de Monkeys dinleyip son albümü sevmeye falan çalışın.
10 Ağustos 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder