7 Haziran 2009 Pazar

The Mars Volta, ayin müzikleri ve Octahedron

Müzik dediğimiz şeyin altında bazen çok şey aramamak gerekiyor. Ruh bir Kings of Convenience şarkısıyla, iki üç akorla ya da bir ninniyle bile doyuma ulaşıyor kimi zaman. Bütün bu karmaşa notalardan uzak kalmak her yiğidin harcı değil tabii, bazıları onları yaratmak ve içinde yaşamak için doğuyor, Cedric Bixler-Zavala ve Omar Rodrigues gibi. Gürültülü bir operayı ya da daha çok ayin müziklerini andıran şarkılarının içindeki kaotik gitarlar, hayvani davul partisyonları, dahiyane baslar ve orgazmik vokaller kendinizi bıraktığında alıp götürüyor, mp3 player'ımıza bugün atacağımız albümleri Octahedron'la 2009'da müziğin tepesinde yer alıyor.

Başa dönelim. Meksikalı bu deli adamlar At The Drive-In'den ayrıldıktan sonra müziğe ara vermek istemiyorlar ve bir çok gruptan arkadaşlarını toparlayarak yeni bir proje üretiyorlar. Red Hot Chili Peppers'dan Flea'nın basları, DeFacto'dan Jon Theodore'un davulları gibi grubu uçuracak adamları yoldan tek tek toparlıyorlar ve 2001'den bugüne kadar muhteşem albümlere imza atıyorlar. Grupta yer alan müzisyenlerin listesi aşağıdaki göstergede mevcut, listede olmayanlardan eklemek gerekirse John Frusciante Octahedron'un kayıtlarında gruba eşlik etti, özellikle albümde Desperate Graves'in introsunda onun tonlarını çok net duyabiliyoruz.

Grup hakkında okuduğum en güzel yorumlardan birinde (ki diğerlerini de aşağıya ekleyeceğim ekşi'den) şöyle demiş loverdosed: ''şarkı çalmayan müzik yapan gruplardan.'' Mars Volta başladığı günden itibaren bu söylemi hakedecek işler yaptı. Bazen 30 dakikayı geçen şarkıların içinde oradan oraya uçuşan sololar, inanılmaz vokaller, dünyanın en iyi olarak dillendirilecek davul partisyonları, statik olarak 20 saniye durmayan melodilerle şarkıdan daha fazlasını yaptılar. Bir süre sonra bu da onların klişesi oldu, hardcore hayranları grubu kimseyle paylaşmak istemediğinden radyo dostu tek şarkıları The Widow'a savaş açtı. Grup onların gönlünü The Bedlam in Goliath'ta aldığını düşünmüş olacak ki bugün bilgisayarımıza tek tıkla inen Octahedron'da kendi istedikleri akustik (!) albümü yaptılar. Cedric, ''insanların bu nasıl akustik albüm diyeceğini biliyoruz ama bu bize göre gayet akustik bir albüm'' diyerek tavrını koydu baştan.

Albüm The Mars Volta'nın belki de Televators'dan sonra yaptığı en yumuşak şarkı ve Amerika'daki ilk single olan Since We've Been Wrong'la açılıyor. Adadaki ilk single Zane Lowe'un diyişiyle ''hottest record of the world'' olan Cotopaxi. Adamlarımız bugüne kadar müziklerinin progresive rock içinde yer almasını sağlayan çoğu öğeden vazgeçmiş bu albümde. Albümün yarısı single çıkacak kadar radyo dostu, sololar diğer albümlere göre yok sayılabilecek kadar az. Türkiye eğer bir rock cenneti olsaydı With Twilight As My Guide ve Desperate Graves için yaza damgasını vuracak hitler diye etiketi yapıştırabilirdim, yapmıyorum. Kenan Doğulu yapsın o işleri. Albüm güzel, mutlaka dinleyin, kafa sikiolar bunlar diye dinlemekten kaçıoduysanız da bu albüm başlamanız için iyi bir fırsat, bir kez daha yakalayamazsınız.

Son olarak ekşideki övgülerden gelsin: ''meksika usülü pink floyd'' (xerathul), ''dinlemesi bu kadar zor bir grup daha gelmemiştir herhalde dünyaya, o kadar mükemeller ki her dinleyişimde kendimi yetmişlerdeki bir led zeppelin ya da deep purple konserinde sahne arkasında kafayı bulmuş bir şekilde buluyorum, duvarlar küflü, az önce dayak yemişim de güzel gizemli hippi kızlarıyla dans ediyorum sanki. pink floyd müziğini yaptığında dünya hazır değildi belki ve mars volta sanki daha yeni o ulvi müziğe hazırlıyor insanları, yirmi yıl sonra insanlar geriye doğru giderek mars voltadan başlayarak müziği öğrenecek ve onlar için 70'li 80'li 90'lı ve 00'lı yılların özetini çıkaran grup diye bahsedecekler...'' (creepy) pink floyd için bugün ne söyleniyorsa aynı şeyleri 20 yıl sonra the mars volta için duyarız desem çok mu abartmış olurum? (nassim) pink floyd, king crimson ve yes alaşımı bir sounda sahip,rockı muhteşem yetmişlerden yirmibirinci yüzyıla yuvarlayan mükemmel grup..bu zamanda otuz dakikayı aşan bir parçayla* ortaya çıkmalarına şapka çıkardığım grup, bir an için o eski güzel zamanlardan bugüne ışınlanmış gibi dursa da, bir yandan da böylesi bir rönesansı tam zamanınında gerçekleştirmiş öncülerin ışığına da sahip.. (meeneese) dinlerken insana "1970'te yaşayıp deep purple dinlemek böyle bir şey olmalı" dedirtiyor. (loverdosed)

Hiç yorum yok: