Yeni yıl, yeni hayat umudu benim için, sanki boyut değiştirecekmiş kadar büyük bir değişim istiyorum hep. Olmuyor tabi. Yılbaşının doğumgünüm olmasının da etkisi vardır belki. Neyse sadede gelelim, herkes bir şeyler hediye ederken bloglarından benim neyim eksik dedim, iletişim kurmaya çalışsam da sponsorlarla pek yanıt alamadım. Gönül isterdi size konser biletleri, albümler falan hediye etseydim, kırmızı donlar ekleştirseydim yanına. :)
Benim hediyem daha bi naçizane; bu post'a last.fm'ini yazan 3 kişiye 1 aylık üyelik hediye edeceğim, kendi radyolarını doya doya dinlesinler diye. İstek çok olmazsa herkese kıyak da yapabilirim. Görüşemezsek iyi yıllar herkese!
Kura çekiminde kazananlar, kıyamadım 4 yaptım (:
Kaykanat, madmadame_ , cnsdngy, + hystericalmuser
27 Aralık 2009 Pazar
20 Aralık 2009 Pazar
Killing In The Name Of Rage!!
Her ne kadar konformist insanın teki olsam da düzen karşıtlığı yapmaya bayılırım. Heyecanlanmak, gaza gelmek, biraz olsun eğlenmek, bunu bazen toplumu rahatsız ederek yapmak insan olduğunu hatırlatıyor bünyeye. Daha dün 3 kişi yolda yürürken (ben arkadaydım) keşin biri 'Hey arkadaki çocuk' diye bağırdı, noluyo lan derken 'Bol bol seviş' diye haykırdı caddeye. Aptallaşmış ifademe bakarak bir daha 'Bol bol seviş tamam mı!' diye hönkürdü. Acaip mutlu oldum neyse ülkemde yaşamayı hatırlayan birileri de var, cahil de olsa, keş de olsa kibar bir şekilde afallatabiliyorlar. %47 bi yerimi yesin.
Türkler kadar koyun olarak güdülen bir toplum da İngilizler. Zaman zaman güzel hareketler yaparak piyasaları güden adamlara bir el hareketi çekiyorlar, insanın da hoşuna gidiyor. Bu ay içinde gaza gelen adalılar Rage Against The Machine'in Killing In The Name Of 45'liğine saldırdılar. Kulaktan kulağa yayıldı olay, Muse, Dioyy, Paloma Faith gibi ünlülerin de desteklemesine Tom Morello yanıtı çaktı: Yılbaşına kadar 1 numaraya yükselirsek zafer konseri vereceğiz, söz! dedi Twitter'ından.
Ve Killing In The Name Of bugün itibariyle İngiltere single listesinde 1 numara! Sıkıcı, bayat popstarlar, özellikle Gaga'lılar, sistem yalayıcıları, insanı makineleştirenler, koyunlaştıranlar: suck our balls!! We, Rage against the machine! Seneye de Queen'den Bohemian Rhapsody sırada!
http://news.bbc.co.uk/2/hi/entertainment/8423340.stm
Türkler kadar koyun olarak güdülen bir toplum da İngilizler. Zaman zaman güzel hareketler yaparak piyasaları güden adamlara bir el hareketi çekiyorlar, insanın da hoşuna gidiyor. Bu ay içinde gaza gelen adalılar Rage Against The Machine'in Killing In The Name Of 45'liğine saldırdılar. Kulaktan kulağa yayıldı olay, Muse, Dioyy, Paloma Faith gibi ünlülerin de desteklemesine Tom Morello yanıtı çaktı: Yılbaşına kadar 1 numaraya yükselirsek zafer konseri vereceğiz, söz! dedi Twitter'ından.
Ve Killing In The Name Of bugün itibariyle İngiltere single listesinde 1 numara! Sıkıcı, bayat popstarlar, özellikle Gaga'lılar, sistem yalayıcıları, insanı makineleştirenler, koyunlaştıranlar: suck our balls!! We, Rage against the machine! Seneye de Queen'den Bohemian Rhapsody sırada!
http://news.bbc.co.uk/2/hi/entertainment/8423340.stm
Eti Kekler:
rage against the machine
18 Aralık 2009 Cuma
Kara Kule: The Wind Through The Keyhole
Her zaman müzik mi konuşacağız değil mi?
Saplantılı bir seri Kara Kule. Filmi çekilecekti, vazgeçildi, çizgi romanı çıktı, sonra tekrar film kararı alındı falan.
Bilmeyenler için hatırlatayım, Lost'un yapımcıları The Dark Tower'ın filmini yapacaklar. Ne zaman? Lost'un son sezonu olan bu sezon bitince. Yani yaz gibi başlayacaklar gibi.
Gelelim asıl konuya. Sanırım Amerika'daki bir imza gününde Stephen King 4. kitap Büyücü ve Cam Küre'yle 5. kitap Calla'nın Kurtları arasındaki zamanda bir kitap daha yazacağını söylemiş. Daha sonra da resmî sitesinde menejeri bunu onaylamış ve yazarın yazmaya 6 ay sonra başlayabileceğini belirtmiş. Kitabın adı da belli: THE WIND THROUGH THE KEYHOLE
Film haberine sevinmeyip üzülenlere de iyi bir haberi var yani Stephen Abimizin :)
Saplantılı bir seri Kara Kule. Filmi çekilecekti, vazgeçildi, çizgi romanı çıktı, sonra tekrar film kararı alındı falan.
Bilmeyenler için hatırlatayım, Lost'un yapımcıları The Dark Tower'ın filmini yapacaklar. Ne zaman? Lost'un son sezonu olan bu sezon bitince. Yani yaz gibi başlayacaklar gibi.
Gelelim asıl konuya. Sanırım Amerika'daki bir imza gününde Stephen King 4. kitap Büyücü ve Cam Küre'yle 5. kitap Calla'nın Kurtları arasındaki zamanda bir kitap daha yazacağını söylemiş. Daha sonra da resmî sitesinde menejeri bunu onaylamış ve yazarın yazmaya 6 ay sonra başlayabileceğini belirtmiş. Kitabın adı da belli: THE WIND THROUGH THE KEYHOLE
Film haberine sevinmeyip üzülenlere de iyi bir haberi var yani Stephen Abimizin :)
15 Aralık 2009 Salı
İlgililere Duyurulur No: 2 Güncelleme
İlk duyuru için:
http://azizlerinyalnizligi.blogspot.com/2009/12/ilgililere-duyurulur-no-2.html
Metallica, Rammstein, Iggy Pop ve Slayer'ın Sonisphere Festival'de olacağı kesinleşti gibi. Yarın NTV'de Gece-Gündüz programında festivalin ne aşamada olduğu hakkında ilk bilgi verilecek. İlgilenenler takip edebilir. Bu hafta da www.sonispherefestivals.com 'da resmî açıklamayı bekliyoruz.
Sanırım Iron Maiden'la ilgili bu festivalden pek bir şey beklememek lazım. Anladığım kadarıyla hem grubun Haziran 2010'da turne yapma gibi bir planı yok. 4 teklif varmış Maiden için şu anda Türkiye'den, bu yüzden fiyatta da problem çıkıyor sanırım ama aya yoğun bir çaba var getirmek için.
kaynaklar: http://twitter.com/metesohtaoglu
http://twitter.com/yektakopan
http://twitter.com/gecegunduz
Eti Kekler:
iggy pop,
metallica,
rammstein,
slayer,
sonisphere festival turkey
13 Aralık 2009 Pazar
İlgililere Duyurulur No.4
The Veils İstanbul'da
Daha 1 hafta önce ballandıra ballandıra anlattığım güzel grup Veils Şubat aylarında İstanbul'u bir konserle kutsayacak. Gruba sardığım zamanda gelmeleri bu sefer benim için şans. http://theveils.com/news/179/european-tour-announced-feb-2010#comment buradan gelişmeleri takip edebilirsiniz. Grup 28 Şubat'ta Babylon'da çalacak. Ayrıca bonus olarak elektronik müziğin bu seneki en iyi albümlerinden birine imza atan bir grup 9 Ocak'ta, Otto Santral'da;
10 Aralık 2009 Perşembe
İlgililere Duyurulur No: 3
Lady Gaga Türkiye'de!
Yer: Kuruçeşme Arena
Tarih: 15 Haziran 2010
http://www.worldticketshop.com/concerts/lady_gaga_tickets/71667_lady_gaga_istanbul
Yalnız "Houston we've got a problem!". Sitede dün görünen İstanbul konseri bilgileri bugün yok. Galeyana gelinecek bir konser olmadığı için de rahatlıkla koyuyorum :)
Eti Kekler:
kuruçeşme arena,
lady gaga
9 Aralık 2009 Çarşamba
İlgililere Duyurulur No: 2
Büyük olasılık kış ve bahar ayları boyunca en çok konuşulacak festival geliyor:
SONISPHERE!
SONISPHERE!
Nedir bu Sonisphere'in olayı? Kısaca açıklayacak olursak Sonisphere gezici bir festival(uzun nasıl açıklanır ki bu?) Düzenlendiğinde, bir kaç ülkeye uğrayan bir festival.
Gelin bakalım resmi sitesine hangi şehirler varmış bu yıl(2010)...:
http://www.sonispherefestivals.com/Gelin bakalım resmi sitesine hangi şehirler varmış bu yıl(2010)...:
Yani Sonisphere Türkiye'de olacak. Tarihi de 25 - 27 Haziran 2010. Bu kesin. Peki o zaman, "Olacak da kim çalacak arkadaşım benim karşımda cın cın, onu söyle sen" diyenler için de iki link geliyor:
http://www.metallica.com/index.asp?item=602811
http://www.ironmaiden.com/index.php?categoryid=8&p2_articleid=1170
Hâl böyle. Sonishpere'e katılması kesinleşen 5 dev grup var yani: MetallicA, Iron Maiden, Rammstein, Anthrax, Slayer. İngiltere'de adı geçen Alice Cooper, The Cult, Iggy & Stooges ve MetallicA'nın sitesinde duyurulan Mostodon'u saymıyorum bile.
Metallica ve Mastodon kesin gibi sanırım.
Yalnız şöyle yaman çelişkilerimiz var. Özellikle Iron Maiden ve Rammstein için:
1. Iron Maiden eğer Sonisphere'in çoğu ayağında olacaksa MetallicA'nın sitesindeki duyuruda neden onların da adları geçmiyor? Acaba sadece İngiltere ayağında mı çıkacaklar? MetallicA üyelerinin, özellikle de Lars Ulrich'in(davul) Iron Maiden'a ne kadar büyük bir saygı duyduklarını söylemeye gerek yok sanırım. Eğer MetallicA'yla birlikte headliner olacak 2. grup Iron Maiden olsaydı mutlaka ama mutlaka yazarlardı oraya yani. O işte bir sakatlık var(Iron Maiden'da yani)
2. Bilenler bilir. Liseyi bitirdiğim sene(2003)(çok oldu evet) Ankara sallanıyordu. "The Cranberries'in ve Rammstein'ın da katılacağı dev festival Atatürk Orman Çiftliği'nde!!! Biletler Aslanın Ağzında ve Zürafaix'te!" söylentileriyle. Bilet satış noktaları abartı tabii ki ama konser mekanına kadar her şey aynen dediğim gibiydi. O senenin taa Şubat - Mart'ından başlayan bir söylenti vardı. Acayip heveslenmiştik, herkes pek bir umutluydu ama çok pis yalan olmuştu, biz de o sene H2000'e gidip Starsailor izlemiştik, ODTÜ'yle giden biz yeni yetmeler ilk gün konser alanına alınmayarak da leziz maceralar yaşamıştık. Neyse... Yani demem o ki en büyüğü 2003'te olmak üzere her sene bir Rammstein lafı atılır ortaya ve fos çıkar, bütün Rammsteincılar ana avrat dümdüz giderler sonra. Hiç öyle aman aman dinlemişliğim yoktur Rammstein ama sırf adamların o dolgun gitar tonlarını duymak ve "Sahnede ağızdan öpmeli sevişirler belki" diye görmek umuduyla mutlaka gidilir o konsere.
Böyleyken böyle işte... Yani demem o ki bunları duyurdum ilgilenenlere. İki grup da oldu gibi galiba... Ama resmen açıklanana kadar veya ben veya başka bir arkadaşım buraya sağlam bir yerlerden duyup "Ahanda şunlar şunlar kesin!!!" diye böğürene kadar fazla umutlanmayın.
O "Oldu gibi galiba" dediğim iki gruptan bile.
O değil de hayali bile manyaklaştırıyo lan adamı!
Metallica ve Mastodon kesin gibi sanırım.
Yalnız şöyle yaman çelişkilerimiz var. Özellikle Iron Maiden ve Rammstein için:
1. Iron Maiden eğer Sonisphere'in çoğu ayağında olacaksa MetallicA'nın sitesindeki duyuruda neden onların da adları geçmiyor? Acaba sadece İngiltere ayağında mı çıkacaklar? MetallicA üyelerinin, özellikle de Lars Ulrich'in(davul) Iron Maiden'a ne kadar büyük bir saygı duyduklarını söylemeye gerek yok sanırım. Eğer MetallicA'yla birlikte headliner olacak 2. grup Iron Maiden olsaydı mutlaka ama mutlaka yazarlardı oraya yani. O işte bir sakatlık var(Iron Maiden'da yani)
2. Bilenler bilir. Liseyi bitirdiğim sene(2003)(çok oldu evet) Ankara sallanıyordu. "The Cranberries'in ve Rammstein'ın da katılacağı dev festival Atatürk Orman Çiftliği'nde!!! Biletler Aslanın Ağzında ve Zürafaix'te!" söylentileriyle. Bilet satış noktaları abartı tabii ki ama konser mekanına kadar her şey aynen dediğim gibiydi. O senenin taa Şubat - Mart'ından başlayan bir söylenti vardı. Acayip heveslenmiştik, herkes pek bir umutluydu ama çok pis yalan olmuştu, biz de o sene H2000'e gidip Starsailor izlemiştik, ODTÜ'yle giden biz yeni yetmeler ilk gün konser alanına alınmayarak da leziz maceralar yaşamıştık. Neyse... Yani demem o ki en büyüğü 2003'te olmak üzere her sene bir Rammstein lafı atılır ortaya ve fos çıkar, bütün Rammsteincılar ana avrat dümdüz giderler sonra. Hiç öyle aman aman dinlemişliğim yoktur Rammstein ama sırf adamların o dolgun gitar tonlarını duymak ve "Sahnede ağızdan öpmeli sevişirler belki" diye görmek umuduyla mutlaka gidilir o konsere.
Böyleyken böyle işte... Yani demem o ki bunları duyurdum ilgilenenlere. İki grup da oldu gibi galiba... Ama resmen açıklanana kadar veya ben veya başka bir arkadaşım buraya sağlam bir yerlerden duyup "Ahanda şunlar şunlar kesin!!!" diye böğürene kadar fazla umutlanmayın.
O "Oldu gibi galiba" dediğim iki gruptan bile.
O değil de hayali bile manyaklaştırıyo lan adamı!
Eti Kekler:
2010,
Alice Cooper,
anthrax,
Iggy and Stooges,
iron maiden,
mastodon,
metallica,
rammstein,
slayer,
Sonisphere,
The Cult
İlgililere Duyurulur No: 1
Eti Kekler:
2010,
eric clapton,
santral istanbul,
steve winwood
Yalnızlık Mevsimi
Üzerinden 11 sene geçmiş bir albüm. Zamanın ötesinde besteler. Kanırtan, sokartan, kalbin içine bıçağı sokup çeviren sözler. Grubun kendisinin bile idrak edemediğini düşündüğüm büyüklükte bir sanat eseri. Sonradan ticari baskı altında ezilecek adamların dik durdukları, şöhretin, hırsın ağzına edip gözlerini kararttıkları bir kaos. Bir erkeğe erkekliğini hissettiren bir Kuran, ya da bir İncil. Yine de saflığın peşinden ayrılmamanı söyleyen bir tembih. Gecenin 5'inde yalnız olduğunuzu kafanıza vuran bir balyoz Yalnızlık Mevsimi. Türk rock tarihinin belki ilk konsept albümü, ama kesinlikle en büyük albümü. Post rock'tan synth pop'a bir resital.
'Bilmezsin bilemezsin, sinersin sindirmezsin, yıkılır yıkılırsın, seçersin seçtirirler.'
Bir ülke düşün. Yıllar geçtikçe kurulduğu zamandaki modernliği bile aratacak hale gelen bir garabet. Yıllarca vaadedilen toprakların üstüne kurulmasından mıdır bilinmez üzerinde oynanan oyunların insanını perişan ettiği bir düzene maruz kalıyor, kalmaya devam ediyor. İnsanlarının arasına nifak atılıyor, gözleri bağlanıyor, özgürlükleri elinden alınıyor, satılamazları satılıyor; En başta da kadınları satılmaya başlanıyor ve bu küçük oyun doğudan başlayarak tüm toprağa yayılıyor.
'Susmak doğuda erdem, meziyet anlamında.'
Kadın. Bir insanı doğuran ve sonra en önemlisi yetiştiren canlılar. Aklı en temiz, berrak ve dolu olması gereken varlık. Bizim için artık el birliğiyle Arabik Fahişe'ye çevirdiğimiz yüzlerce temiz ruhları ifade ediyor. Artık onları satmamız için uğraşmamıza gerek de kalmadı, zamanında başlık parasıyla dağıtmamız onları yaşayan mallara çevirmiş durumda. İnsan oldukları akıllarına son gelen şey olmuş, yaşam arkadaşı olduklarını onlara ifade etmek, bunu anlayacaklarını sanmak tam bir aptallık.
'Aşk, bomboş bir park şimdi.'
Erkek. Dünyaya hükmettiğini sanan zavallı yaratık. Biraz fazla güç için çalıp çırpmaktan, satıp yıkmaktan başka bir şey anlamayan doğanın yeri geldiğinde eline verdiği aciz şey. Ülkemizin bıyıklı garabetleri. Kadını eline alana kadar her türlü romantikliği yapmaya caiz ama eline geçirdikten sonra onun aklını da mahvedecek kadar pis bir tür. Çöp balıkları.
'Umut denen şey umutsuzluk korkusu'
Tüm bunlara rağmen böyle bir albümü yazabilecek kadar gelişmiş yetenekleri ve duyguları var. Birbirlerine bazen içkiyle, bazen gözyaşıyla, bazen verdikleri bir omuzla, bazen sadece bir dizeyle özel olduklarını, yaşamın üç günlük olduğunu hatırlatma içgüdüleri var. Koray, Mehmet Şenol, Serkan, Selim, Burak, Aykan, Deniz adları ne olursa olsun, biri diğerini aradığında ve onu bulduğunda gecenin bir yarısı mucizeler yaratma ihtimalleri var.
'Odalar evler içinde ıslak kesif bir duman, caddeler içindeki bilinmeyen yangından'
Tanrı'nın meleklerine dediği gibi insanın içinde bir parça Tanrı var ve kendi dünyalarını yaratmaları sadece onların ellerine bakar. Bazen kendi mucizelerini yazarlar. Bazıları ise inancını kaybeder. İçindeki hayvanla tanışırlar, masallar, mucizeleri bilip onlara erişemedikleri için düşerler ve oksijensiz yaşama kucak açarlar.
'Yaşam kısa bir cümle, ölüm de üç noktası...'
Doğrunun yanından binlerce kez geçip de bir ayağınız hala gri parklardaysa ya sizde sorun vardır ya dünyada. Çıkış yolunu bulmak için ya Yalnızlık Mevsimi dinlersiniz ya da derine inmezsiniz. Geçmek süresini ne kadar uzun tuttuğunuza bağlı, ne kadar derine attığınıza kendinizi kuyuda. Onu ve kendinizi ne kadar sürgüne gönderdiyseniz o kadar koyar bir dizenin sözleri...
'O bugünü yaşıyor, dünü unutmaya hevesli. Aklında bir silahla...'
Hiç bir zaman anlamayacak olan beyinsiz erkekler ve tüm kadınlara ithaf olsun...
'Bilmezsin bilemezsin, sinersin sindirmezsin, yıkılır yıkılırsın, seçersin seçtirirler.'
Bir ülke düşün. Yıllar geçtikçe kurulduğu zamandaki modernliği bile aratacak hale gelen bir garabet. Yıllarca vaadedilen toprakların üstüne kurulmasından mıdır bilinmez üzerinde oynanan oyunların insanını perişan ettiği bir düzene maruz kalıyor, kalmaya devam ediyor. İnsanlarının arasına nifak atılıyor, gözleri bağlanıyor, özgürlükleri elinden alınıyor, satılamazları satılıyor; En başta da kadınları satılmaya başlanıyor ve bu küçük oyun doğudan başlayarak tüm toprağa yayılıyor.
'Susmak doğuda erdem, meziyet anlamında.'
Kadın. Bir insanı doğuran ve sonra en önemlisi yetiştiren canlılar. Aklı en temiz, berrak ve dolu olması gereken varlık. Bizim için artık el birliğiyle Arabik Fahişe'ye çevirdiğimiz yüzlerce temiz ruhları ifade ediyor. Artık onları satmamız için uğraşmamıza gerek de kalmadı, zamanında başlık parasıyla dağıtmamız onları yaşayan mallara çevirmiş durumda. İnsan oldukları akıllarına son gelen şey olmuş, yaşam arkadaşı olduklarını onlara ifade etmek, bunu anlayacaklarını sanmak tam bir aptallık.
'Aşk, bomboş bir park şimdi.'
Erkek. Dünyaya hükmettiğini sanan zavallı yaratık. Biraz fazla güç için çalıp çırpmaktan, satıp yıkmaktan başka bir şey anlamayan doğanın yeri geldiğinde eline verdiği aciz şey. Ülkemizin bıyıklı garabetleri. Kadını eline alana kadar her türlü romantikliği yapmaya caiz ama eline geçirdikten sonra onun aklını da mahvedecek kadar pis bir tür. Çöp balıkları.
'Umut denen şey umutsuzluk korkusu'
Tüm bunlara rağmen böyle bir albümü yazabilecek kadar gelişmiş yetenekleri ve duyguları var. Birbirlerine bazen içkiyle, bazen gözyaşıyla, bazen verdikleri bir omuzla, bazen sadece bir dizeyle özel olduklarını, yaşamın üç günlük olduğunu hatırlatma içgüdüleri var. Koray, Mehmet Şenol, Serkan, Selim, Burak, Aykan, Deniz adları ne olursa olsun, biri diğerini aradığında ve onu bulduğunda gecenin bir yarısı mucizeler yaratma ihtimalleri var.
'Odalar evler içinde ıslak kesif bir duman, caddeler içindeki bilinmeyen yangından'
Tanrı'nın meleklerine dediği gibi insanın içinde bir parça Tanrı var ve kendi dünyalarını yaratmaları sadece onların ellerine bakar. Bazen kendi mucizelerini yazarlar. Bazıları ise inancını kaybeder. İçindeki hayvanla tanışırlar, masallar, mucizeleri bilip onlara erişemedikleri için düşerler ve oksijensiz yaşama kucak açarlar.
'Yaşam kısa bir cümle, ölüm de üç noktası...'
Doğrunun yanından binlerce kez geçip de bir ayağınız hala gri parklardaysa ya sizde sorun vardır ya dünyada. Çıkış yolunu bulmak için ya Yalnızlık Mevsimi dinlersiniz ya da derine inmezsiniz. Geçmek süresini ne kadar uzun tuttuğunuza bağlı, ne kadar derine attığınıza kendinizi kuyuda. Onu ve kendinizi ne kadar sürgüne gönderdiyseniz o kadar koyar bir dizenin sözleri...
'O bugünü yaşıyor, dünü unutmaya hevesli. Aklında bir silahla...'
Hiç bir zaman anlamayacak olan beyinsiz erkekler ve tüm kadınlara ithaf olsun...
Eti Kekler:
kargo,
pastel zarlar,
yalnızlık mevsimi
6 Aralık 2009 Pazar
The Veils - Sun Gangs
'Mektuplar bana biten ilişkileri hatırlatır.' Finn Andrews, yaklaşık 10 yıllık bir rock grubunun frontman'i, yılın en güzel şarkılarından biri, hatta belki de en güzeli The Letter'ı yazmış adam rockstarlıktan nasibini hiç almamış; Egosu hiç olmamış, sıradan bir insan gibi konuşuyor. Kendisi kadar naif grubu The Veils 3. albümleri Sun Gangs'de albüm kapağına koydukları kalplerini şarkıların içinde kanırta kanırta kesiyor.
Talihsiz bir şekilde grubu keşfedene kadar haberdar olmadığım mükemmel debut'ları The Runaway Found'la 2001'de müzik piyasasına giren Finn Andrews müzik yolu için Yeni Zelanda'dan kopup gelmiş bir modern ozan. Sahip olduğu doğal şarkı yazma yeteneği iyi müzisyenliğiyle birleşince karşımızda canlı kanlı bir Jeff Buckley duruyor. Elbette farkedebilen şanslı kesim için. Yeteneğini daha ilk albümünde konuşturan bu gence ilk olarak ex-Suede Bernard Butler yardımcı oluyor ve Lavinia, Guiding Light gibi olağanüstü şarkılar yazıyor. Kendi başına başlayıp tanımadığı müzisyenlerle kurduğu bu işbirliğini farklı bir noktaya götürmek istiyor Finn ve kendi ülkesine dönüp lise arkadaşlarını -güzeller güzeli basçı Sophia Burn de dahil- gruba alıyor ve yeni bir yapılanmaya götürüyor grubu. İkinci albümleri Nux Vomica'yla medyadan iyi bir tepki alan The Veils, 3 yılda yazdığı şarkılarla Sun Gangs'i oluşturuyor.
Grubun müziğini bir janra sokmak kolay değil. Etkilendikleri isimler arasında Bob Dylan ve Tom Waits olmasının yanı sıra müziklerinde hissedilen romantiklik Jeff Buckley'i, karanlık Nick Cave'i, şarkı yazma stilleri Smiths'i, distortion'u açtıklarında post rock gruplarını andırıyor. Editors, Elefant ve Doves şu an müzik piyasasında yer alan modern rock grupları içinde The Veils'in adını en fazla yaklaştırabileceğim isimler.
Tamamen kasıtlı olarak bir ayrılık albümü yapmak istemediklerini söylüyor Finn, Sun Gangs'de ama şarkıların genel hüznü, zaman zaman patlamalar ayrılıktan sonra ayakta kalmaya çalışan şizofren bir adamın bunalımını yansıtıyor. Sun Gangs ayrılma süreci yaşayan insanlar için bir dinamit gibi tehlikeli. The Letter'ın harika kompozisyonu dışında Sun Gangs ve It Hits Deep gibi yürek burkan baladlar albümü kişiselleştirmenizi sağlıyor. The Veils'in genel dinamik sound'u albümü ayakta tutan, ayrılık acısının sıkıcılığını örten en önemli unsurlardan biri. Begin Again'le sonunda ümide bağlıyor albüm ama depresyonunuzu kurtarmıyor. Yılın en kişisel, 'dolu' albümlerinden biri, Sun Gangs ve 10 üzerinden 8'i net hakediyor.
Eti Kekler:
the veils
5 Aralık 2009 Cumartesi
Acoustic '07
Bedava download pis bişey, kaka bişey bunda hepimiz hemfikiriz sanırım. Büyük ülkelerde sanatçılar eserlerinin indirilmesiyle çok büyük maddi kayba uğramıyor belki, bir grup sadece ülkemize gelmek için 2 milyon öro alıyorsa uğradığı kayba sokayım bi yandan afedersiniz. Yine de adamlar yeniliğe açık oldukları ve maddi durumları elverdiği için iTunes Store'u, Amazon'u çatır çutur kullanıyorlar satın almak için.
Açıkça söyleyim ki bugün Türkiye'de maddi özgürlüğünü eline almamış kişiler annesinden babasından kredi kartı numarasını çok kolay alamazlar. Maddi sıkıntı olmasa bile geleneksel anne baba kafası kredi kartını internette kullanmaktan çekinir ama 1 milyarlık telefonu oğluna kızına dükkandan almaktan çekinmez. Çünkü bilirler ki bir sorun çıkarsa muhattap alacakları birileri var. Bunun internet hukuku var, cartı var curtu var diye kendinizi kandırmayın. Bunu söyleyebilen kısım gözü açık insanların oluşturduğu kısımdır ve bu ülkede Akp diye bir parti %50'ye yakın oy alıyorsa gözü açık kısım bit kadardır. Hala albüm satışlarında en çok Serdar Ortaç, Demet Akalın satılıyorsa bunun sebebi de albüm alan kısmın sadece geleneksel kafalılar olmasındandır. Gençlerin alış kapasitesi bir yere kadar, buna çözüm üretmek de çok konuşan ama iş yapmaya gelince hiç bir şey yapmayan müzisyen ve firmalara kalıyor.
Yine de verdiğim download linklerinde de Türkçe müzik olmamasına dikkat ediyorum. Hatta cd arşivime son 3-4 yılda eklenen cd'lerin neredeyse hepsi Türkçe. Yabancı müziği internette bulmak çocuk oyuncağı gibi bir şey olsa da buna da önlemler almaya başladılar bir yandan. Örneğin Mininova ve İsohunt torrent siteleri gümbürtüye gitti 1 haftada. Peer to peer'i önlemek sandıkları kadar kolay olmayabilir yine de, torrent dağıtıcıları hala Twitter üzerinden çalışıo harıl harıl. Matt Bellamy insanların yaptığı download'a göre belli bir vergi alınsın ve bu müzisyenlere dağıtılsın diye bir çağrı yapmıştı önceki aylarda. Tam çözümü kırılamayacak (?) yeni bir format üretip yeni cd'lerde uygulamak olabilir ama crackçi arkadaşlar bununla uğraşan arkadaşlardan çabuk kırarlar o formatı da sanırım.
Neyse bakalım, Mininova canlıyken son bişey kurtarmıştım, 2007'nin en güzel akustik şarkılarından bir compilation. Şarkı listesi aşağıdaki fotoda var. Kafanıza uyarsa :)
Cd1 Download / Cd2 Download
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)