Yazı bana ait olup orjinali ve tamamını beterpan'da bulabilirsiniz.
Bir müzik delisisiniz. Ne tür müziğin günün hangi saatinde gideceğini ezbere biliyorsunuz ve bunu uyguluyorsunuz. Sabah kalkınca gününüzün hangi modda gitmesi gerektiğine karar verip ona göre play tuşuna basıyorsunuz. İşler pek yolunda gitmiyor mu; depresif şarkılar hemen oracıkta değil mi, ya da hoşlandığınız kızdan bir umut gördünüz; karın ağrılarına iyi gelen şarkılar el sallıyor değil mi, veya akşam dışarı mı götüreceksiniz onu, ne seviyor, tepinecek misiniz dans mı edeceksiniz hepsi size kalmış. Yatak saati yaklaştığında, süt kokusu evi sardığında sen dahil, bu dünyadaki herkes ne dinleyeceğini biliyor: Kings of Convenience.
Kings of Convenience’i çok uzun uzadıya anlatmaya gerek yok sanırım. Quiet Is the New Loud’dan bir Weight of My Words’u ya da aşk acılarının soundtrack’i Manhattan Skyline yorumunu dinlememiş, Riot on an Empty Street’in Know How’ını, Misread’ini tatmamış insanları Bülent Ortaçgil’in ”hiç sevişmemiş insancıkları” kapsamına sokabilirim hiç acımadan. Norveç’ten dünyamıza katılan Erlend Øye ve Eirik Glambek Bøe hayatlarımıza kattığı huzur ve mutluluğu Declaration of Dependence ile perçinliyorlar ekimin 2’sinde resmi olarak çıkacak 3. albümleriyle. Bugüne kadar liste başarısı hırsı olmadan sadece güzel müzik yapmaya odaklanan grubun en büyük yükselişi kendi ülkeleri Norveç dışında İtalya’da gördükleri 2. sıra oldu. Kuzey insanına bir gün İbrahim Tatlıses, bir gün Kings of Convenience dinletip deney yapmak en büyük arzum olmuştur bu arada, suç oranını izlemek eğlenceli olacaktır.
Declaration of Dependence’ın ilk albüm Quite Is the New Loud’a daha yakın durduğunu söylemek yerinde olacaktır. Albümün açılış şarkısı harika 24-25, Winning A Battle Losing A War güzelliğinde. Albümün 4 şarkılık harika başlangıcının en güzel anı, aynı zamanda ilk single Mrs. Cold’da sınırlarına bağlı kalmış aşığa sesleniyorlar, oynamayı seviyoruz ama nereye kadar be güzelim tandansında serzenişte bulunuyorlar ama o kadar da acıtmıyor bu sesle, gülümsetiyorlar. Me In You ve Boat Behind 4 asını tamamlıyor açılışın, Riot on an Empty Street’in indie tınıları burada bir miktar belli ediyor kendisini, özellikle 2. single Boat Behind yaylılarıyla albümün en kayda değer anlarından birisi. Ortalara doğru Freedom and Its Owner dışında daha ağır bir tempoya bürünüyor albüm, aslında başka bir grup yazmış olsa uyutucu (uyuz) derim ama Kings of Convenience’a laf atmayı kendime yediremiyorum, görmezden gelebilir miyiz? Neyse ki 2. albümün adını taşıyan Riot On An Empty Street’le harika bir şekilde kapanıyor albüm, böylece battaniyeyi üzerimize çekerken hiç pişmanlık duymuyoruz.
Rüya aleminin en sevdiği grup Kings of Convenience bizi yine saydam bulutlar arasında gezdiriyor, hırssız, huzurlu ve sıcacık yollarda. Gecenin son duasında dileyelim ki bu sefer 5 yıllık bir ara olmasın diğer rüyalara. 7/10
29 Eylül 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
yazdıklarından ötrü çok merak etim albüümü bi an önce edinmem lazım :)
Yorum Gönder