7 Kasım 2010 Pazar
30 Ekim 2010 Cumartesi
17 Ekim 2010 Pazar
12 Eylül 2010 Pazar
9 Temmuz 2010 Cuma
The National – Bonnaroo 2010 Canli Kayit
Tüm dünyada High Violet fırtına gibi esmeye devam ederken The National başarının keyfini çıkarıyor. Albüm hakkında uzun uzadıya bir yazıyı albüm incelemeleri kısmında bulabileceğinizi hatırlatarak grubun 21 Haziran'da Manchester'da Bonnaroo'da verdiği konserin mükemmel kaydını sizinle paylaşalım. Evinize kadar bu müzik şölenini getiriyoruz :) Setlist ve download linki sitede :)
http://www.pastelzarlar.com/index.php/component/content/article/34-kayitlar/324-the-national-bonnaroo-2010-canli-kayit.html
http://www.pastelzarlar.com/index.php/component/content/article/34-kayitlar/324-the-national-bonnaroo-2010-canli-kayit.html
8 Temmuz 2010 Perşembe
İkinci El Bakire!
İlker Ortaç'ın yeni romanı üzerine kendisiyle söyleştik:
http://www.pastelzarlar.com/index.php/arsivv/ariv/322.html
Sonisphere 2010 İstanbul
Sonisphere Festivali’nin İstanbul ayağı 3 gününde de ayrı ayrı çok güzel anlara sahne oldu. Her ne kadar ilk iki gün tamamen izlememiş olsam da izlenimlerimi yazayım bakalım.
http://www.pastelzarlar.com/index.php/arsivv/konserler/321-sonisphere-festival-2010-istanbul.html
http://www.pastelzarlar.com/index.php/arsivv/konserler/321-sonisphere-festival-2010-istanbul.html
6 Haziran 2010 Pazar
Keane - Night Train
Umut Sarıkaya Radiohead'le güzel dalga geçmişti, insanları ağlatarak zengin oldunuz diye. Benim de hep takıldığım konudur bu. Albüm satman için illa kanırtmak zorunda mısın rock müzik yapıyorsan. İnandırıcı gelmiyor. Sen her albüm sonunda yeni evlere, arabalara, lükse kavuşurken dinleyicin kalbini yarsın dursun. Tamam rock müziğin içinde protestlik var kabul ama sürekli kişisel meselelerle italik duruş sergiliyorsan bayıyorsun arkadaş, bırak git. Keane, Hopes&Fears'dan sonra Under The Iron Sea'yle aynı stratejiyi denemiş ama tutmayınca yavaş yavaş yola gelmeye başlamıştı Perfect Symmetry'de. Night Train'le bu gelişimde Keane bir adım daha atıyor ve kulaklarımızı bayram ettiriyor.
30 Mayıs 2010 Pazar
26 Mayıs 2010 Çarşamba
20 Mayıs 2010 Perşembe
15 Mayıs 2010 Cumartesi
14 Mayıs 2010 Cuma
Mor Ve Otesi - Masumiyetin Ziyan Olmaz
Harun Tekin'in 2005 Rockİstanbul'da sahnede "İngiltere'den çorap gelse kral oluyor" söyleminden sonra gruba daha önce yapmadığım şekilde müzikal olarak bakmaya başladım. Dünya Yalan Söylüyor'da belli bir çıtanın üstünde olan şarkı kalitesi dışında diğer albümlerin sözleri anlamsız olsa dinlemek için hiç bir neden olmayacaktı bu açıdan. Bir'den 23'e, Balıklar'dan Hayat'a Mvö'yü içselleştirmemizin temel sebebi yaralarımıza dokunması ama bunu bugün yapan Emre Aydın veya Gripin gibi değil hayata karşı ayakta durarak söylemesiydi. MVÖ'yü ayakta tutacak olan sözler değil, DYS'den sonra müzik olacaktı belli...
Devamı için:
http://www.pastelzarlar.com/index.php/features/297.html
Devamı için:
http://www.pastelzarlar.com/index.php/features/297.html
Eti Kekler:
Mor Ve Ötesi
13 Mayıs 2010 Perşembe
Slash - Slash (2010)
Guns N' Roses'ın efsanevî silindir şapkalı, köfte dudaklı gitaristi Saul Hudson, nam-î değer Gibson tanrısı Slash'in bomba gibi yeni albümü. GN'R'den sonra da asla boş durmayan, kurabilirse birçok grup kuran(Slash's Snakepit, Velvet Revolver, Slash's Blues Ball), kuramazsa gitarist olarak müzisyenlere(Michael Jackson, Alice Cooper, Stevie Wonder) stüdyolarda, konserlerde eşlik eden, yani '80'lerden günümüze gelen efsanelerden müzik için yaşadığını belli eden ender müzisyenlerden. Albüm aslında yıldızlar karması gibi bir şey.
Devamını okumak için:
http://www.pastelzarlar.com/index.php/features/295.html
Devamını okumak için:
http://www.pastelzarlar.com/index.php/features/295.html
Eti Kekler:
slash
26 Nisan 2010 Pazartesi
25 Nisan 2010 Pazar
15 Nisan 2010 Perşembe
14 Nisan 2010 Çarşamba
Patrick Wolf Konseri!
Aralık 2009'da Avustralya'da Prince Bandroom'da verdiği konser Pastel Zarlar'da sizinle buluşuyor. Keyifle dinleyiniz.
http://www.pastelzarlar.com/index.php/yazilar/281-patrick-wolf-konseri.html
http://www.pastelzarlar.com/index.php/yazilar/281-patrick-wolf-konseri.html
Eti Kekler:
patrick wolf
13 Nisan 2010 Salı
Blog Ödülleri 2010
Blogger olmasanız bile 2 işlemde üye olup bizi sevindirebilirsiniz: http://2010.blogodulleri.com/frame/show/pastel-zarlar-1595
Eti Kekler:
pastel zarlar
10 Nisan 2010 Cumartesi
Blog Ödülleri 2010
http://2010.blogodulleri.com/frame/show/pastel-zarlar-1595
adresinden verebileceğiniz oylarla yeni blogumuza vereceğiniz desteği bekleriz!
adresinden verebileceğiniz oylarla yeni blogumuza vereceğiniz desteği bekleriz!
8 Nisan 2010 Perşembe
7 Nisan 2010 Çarşamba
Atoms For Peace LA'den Sesleniyor!
Thom Yorke'un yeni grubu Atoms For Peace canlı canlı!
http://www.pastelzarlar.com/index.php/yazilar/278-atoms-for-peace-laden-sesleniyor.html
http://www.pastelzarlar.com/index.php/yazilar/278-atoms-for-peace-laden-sesleniyor.html
Eti Kekler:
thom yorke
2 Nisan 2010 Cuma
1 Nisan 2010 Perşembe
30 Mart 2010 Salı
29 Mart 2010 Pazartesi
25 Mart 2010 Perşembe
Pastel Zarlar Radyosu
Pastel Zarlar blogu, siteye dönüştü. Forumumuzu açtık, sıra radyoda.
http://www.pastelzarlar.com/canli/index.html adresinden güzel sesimizi zaman içinde duyabileceksiniz.
http://www.pastelzarlar.com/
22 Mart 2010 Pazartesi
20 Mart 2010 Cumartesi
7 Mart 2010 Pazar
Groove Armada - Black Light
Groove Armada'nın yeni albüm müjdesi yazısı için sitemize yöneliyoruz:
http://www.pastelzarlar.com/index.php/features/264.html
2 Mart 2010 Salı
1 Mart 2010 Pazartesi
Silversun Pickups
Yazısı için sitemizee: http://www.pastelzarlar.com/index.php/features/257-gencligin-favorisi-silversun-pickups.html
İndirmek için: Megaupload'a
şifre: www.alternative2punk.net
İndirmek için: Megaupload'a
şifre: www.alternative2punk.net
Eti Kekler:
pastel zarlar,
silversun pickups
25 Şubat 2010 Perşembe
HURTS'u Bağrımıza Basalım Derneğinin Resmi Açılışı
Yazı için sitemize doğru linki takipleyelim:
http://www.pastelzarlar.com/index.php/features/253-hurtsu-bagrimiza-basalim-derneginin-resmi-acilisi.html
Bahsi geçen 4 şarkıyı download için de beleşçileri şöyle alalım:
http://www.mediafire.com/file/zmn0hl2okmy/Hurts.zip
20 Şubat 2010 Cumartesi
Donkeyboy - Caught In A Life
Cansu kızımızın ellerinden.
Yazı için: http://www.pastelzarlar.com/index.php/features/albumincelemeleri/246.html
Link için: http://rapidshare.com/files/297179089/DB_CIAL.rar
Eti Kekler:
donkeyboy
19 Şubat 2010 Cuma
çılgın sitemiz ve OK Go albümü incelemasyonu (yeah biç)
dansçı kızlar ve sağlam müzik dolu sitemiz taşındığı yerde çok mutlu ve bu başlığın olduğu post da orada sizleri bekliyor .
şimdi ben buraya koyucam albüm linkini ama oraya da bakıcaksınız tamam mı ? TAMAM MI ? goodbooy
tıktık (fesatlanma hemen albüm için diyoruz tövbeler olsun gaddemit )
bu da PASTEL ZARLAR ÇILGINLIĞIII
ekso ekso
şimdi ben buraya koyucam albüm linkini ama oraya da bakıcaksınız tamam mı ? TAMAM MI ? goodbooy
tıktık (fesatlanma hemen albüm için diyoruz tövbeler olsun gaddemit )
bu da PASTEL ZARLAR ÇILGINLIĞIII
ekso ekso
18 Şubat 2010 Perşembe
Yeni Zarlar!
Yeni site hizmetinizdedir! Bundan böyle http://www.pastelzarlar.com/
da Pastel Zarlar'ı daha şık, daha güncel bir halde bulabileceksiniz. Az laf çok iş, baya uğraştım bu site için umarım beğenirsiniz. Yazar arkadaşlar yeni siteye kaydolup bir mesaj attıklarında yazılarını rahat rahat girebilecekler. Myhtra'ya mail attım umarım okumuştur, bir de buradan yazayım dedim. Yeni sitede görüşürüz. Burası kapalı değil, blog olarak arada ekleriz. Görüşmek üzeree!
da Pastel Zarlar'ı daha şık, daha güncel bir halde bulabileceksiniz. Az laf çok iş, baya uğraştım bu site için umarım beğenirsiniz. Yazar arkadaşlar yeni siteye kaydolup bir mesaj attıklarında yazılarını rahat rahat girebilecekler. Myhtra'ya mail attım umarım okumuştur, bir de buradan yazayım dedim. Yeni sitede görüşürüz. Burası kapalı değil, blog olarak arada ekleriz. Görüşmek üzeree!
31 Ocak 2010 Pazar
The Incident - Porcupine Tree (2009)
CD 1:
1. The Incident (55:15)
i. Occam's Razor (1:55)
ii. The Blind House (5:47)
iii. Great Expectations (1:26)
iv. Kneel And Disconnect (2:03)
v. Drawing The Line (4:43)
vi. The Incident (5:20)
vii. your Unpleasant Family (1:48)
viii. The Yellow Windows Of The Evening Train (2:00)
ix. Time Flies (11:40)
x. Degree Zero Of Liberty (1:45)
xi. Octane Twisted (5:03)
xii. The Séance (2:39)
xiii. Circle Of Manias (2:18)
xiv. I Drive The Hearse (6:41)
CD 2:
1. Flicker (3:42)
2. Bonnie The Cat (5:45)
3. Black Dahlia (3:40)
4. Remember Me Lover (7:28)
Steven Wilson: Vokaller, gitarlar ve klavye
Richard Barbieri: Synthesizerlar ve klavyeler
Colin Edwin: Bas gitar, çift bas
Gavin Harrison: Davullar ve perküsyon
Prodüksiyon: Porcupine Tree
Mühendisler: Steve Orchard, John Wesley(Gitarlar)
Mastering: Jon Astley
ROADRUNNER RECORDS - 22 Eylül 2009
1. The Incident (55:15)
i. Occam's Razor (1:55)
ii. The Blind House (5:47)
iii. Great Expectations (1:26)
iv. Kneel And Disconnect (2:03)
v. Drawing The Line (4:43)
vi. The Incident (5:20)
vii. your Unpleasant Family (1:48)
viii. The Yellow Windows Of The Evening Train (2:00)
ix. Time Flies (11:40)
x. Degree Zero Of Liberty (1:45)
xi. Octane Twisted (5:03)
xii. The Séance (2:39)
xiii. Circle Of Manias (2:18)
xiv. I Drive The Hearse (6:41)
CD 2:
1. Flicker (3:42)
2. Bonnie The Cat (5:45)
3. Black Dahlia (3:40)
4. Remember Me Lover (7:28)
Steven Wilson: Vokaller, gitarlar ve klavye
Richard Barbieri: Synthesizerlar ve klavyeler
Colin Edwin: Bas gitar, çift bas
Gavin Harrison: Davullar ve perküsyon
Prodüksiyon: Porcupine Tree
Mühendisler: Steve Orchard, John Wesley(Gitarlar)
Mastering: Jon Astley
ROADRUNNER RECORDS - 22 Eylül 2009
Albümün çıkış noktasının, kendisinin köklerinin dayandığı bir yerleşim yerinde(İngiltere'de bir kasaba) arabasıyla giderken gördüğü bir kaza olduğunu söylüyor grubun lideri Steven Wilson. "O anda bu kaza sebebiyle ölmüş bir insanın ruhuyla empati hâlinde olduğumu hissettim... Bu hissi istediğiniz gibi adlandırın." diyor ve ekliyor: "Amerika'da 'kaza(accident)' olduğunda ne diyorlar bilmiyorum ama İngiltere'de böyle bir kaza olduğunda yola konulan tabelalarda "VAKÂ!(the Incident)" yazar. Çok soğuk bir kelime aslında. Bu tür olaylar aslında küçük kazalar değildir; kazaya karışan insanın yaşamını değiştirecek büyüklükte veya yaşamını sona erdirecek boyuttadır. Ama tabelayı gören ve o 'vakâ'nın içinde bulunmayıp sadece yakınında olanlar daha çok 'Amaaan yine trafik sıkışıcak, büssürü uğraş dur...' diye düşünür. İşte bu kazaya da bir bu çelişkiyle baktım ve kafamdaki çarklar dönmeye başladı." Böylece kendisinin bir insan olarak şekillenmesini sağlayan hayatındaki "VAKÂ"ları toplamaya, bir araya getirmeye başlıyor. Kendi gençliğinde yaşadığı bir ruh çağırma seansına dönüyor The Séance'da; medyanın bize çok önemli ve kritik 'VAKÂ'ları" sunuşunu ve bizim de bu sunumlara zamanla nasıl kayıtsız kaldığımızı düşünüyor, albüme adını veren ve aslında bu açıklamasını da sözleriyle çok güzel özetleyen The Incident'da da durumu özetliyor. Böylece adım adım albümün ilk CD'si "Bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak..." alt başlığında oluşuyor.
Albümü Eylül 2008 - Mayıs 2009'da yazıyor. 55 dakikalık materyali diğer elemanlara dinletiyor ve hemen kayıtlar başlıyor; bu şarkılara ek olarak 4 şarkı daha çıkınca, 2. bir CD'yi oluşuyor ve albüm elimize 2 CD olarak geliyor. "Solo albümümü çıkardıktan sonra bu kadar çabuk Porcupine Tree albümü hazırlamam imkânsızdı dürüst olmak gerekirse; becerebileceğimi bile düşünmüyordum. Solo albümümü kaydettikten bir hafta sonra bir de baktım PT albümünü yazmak için stüdyodaydım. Her şey çok çabuk oldu ve o ilhama karşı yenik düştüm. Çok çabuk gelişti herşey." diyor Wilson.
Aslında ilk CD, yani 55 dakikalık ilk kısım aslında 3 bölüm gibi. Giriş(Occam's Razor), gelişme(sonraki 12 şarkı) ve sonuç(I Drive The Hearse). Bu yapı da ana şarkılar ve bunların arasında bağlantıları sağlayacak kısa şarkılarla sağlanıyor.
Gelişme 2 bölümde inceleniyor. Albümün en kritik şarkısı, ayrıca albümden çıkan ilk single olan Time Flies. Bu şarkı gelişme bölümünü 2'ye bölüyor. Time Flies'tan sonra çok sert bir mod değişikliği var ve bu bağlantıyı Degree Zero Of Liberty sağlıyor mesela. Beni albüme çeken de Time Flies sonrası bölüm oldu mesela.
Time Flies da dahil olmak üzere ilk temada bir insanın, kendi hayatındaki 'VAKÂ'ları sorgulayış havası var. Olaylar hatırlanıyor ve küçük yorumlar yapılıyor.
Albümü Eylül 2008 - Mayıs 2009'da yazıyor. 55 dakikalık materyali diğer elemanlara dinletiyor ve hemen kayıtlar başlıyor; bu şarkılara ek olarak 4 şarkı daha çıkınca, 2. bir CD'yi oluşuyor ve albüm elimize 2 CD olarak geliyor. "Solo albümümü çıkardıktan sonra bu kadar çabuk Porcupine Tree albümü hazırlamam imkânsızdı dürüst olmak gerekirse; becerebileceğimi bile düşünmüyordum. Solo albümümü kaydettikten bir hafta sonra bir de baktım PT albümünü yazmak için stüdyodaydım. Her şey çok çabuk oldu ve o ilhama karşı yenik düştüm. Çok çabuk gelişti herşey." diyor Wilson.
Aslında ilk CD, yani 55 dakikalık ilk kısım aslında 3 bölüm gibi. Giriş(Occam's Razor), gelişme(sonraki 12 şarkı) ve sonuç(I Drive The Hearse). Bu yapı da ana şarkılar ve bunların arasında bağlantıları sağlayacak kısa şarkılarla sağlanıyor.
Gelişme 2 bölümde inceleniyor. Albümün en kritik şarkısı, ayrıca albümden çıkan ilk single olan Time Flies. Bu şarkı gelişme bölümünü 2'ye bölüyor. Time Flies'tan sonra çok sert bir mod değişikliği var ve bu bağlantıyı Degree Zero Of Liberty sağlıyor mesela. Beni albüme çeken de Time Flies sonrası bölüm oldu mesela.
Time Flies da dahil olmak üzere ilk temada bir insanın, kendi hayatındaki 'VAKÂ'ları sorgulayış havası var. Olaylar hatırlanıyor ve küçük yorumlar yapılıyor.
Teasing all my feelings out, you move away
It seems so natural to you
It seems so natural to you
diyor mesela Drawing The Line'da Wilson. Time Flies'a kadar komşuluk ilişkileri, büyüdüğü evin kendisine olan umursamazlığından, körlüğünden bıkan bir gencin penceresinden yaşadıkları, insanların birbirini nasıl küçük görebildikleri gibi bir insanı şekillendirebilecek olayları ve şekillenen insanlardan çıkabilecek yorumları anlatılıyor.
Time Flies'tan sonra ise sanki "Konuşmanın bi yerinde kalmışız da konu konuyu açtı, başka konulara girdik. İlk konuya geri dönecek olursak" hissiyatlı bağlantı şarkısı olan Degree Zero Of Liberty bizi albümün daha sert kısmına ısıtıyor. Daha enstrümantal ve katı şarkılar karşımıza çıkıyor bu bölümde. Sözel olarak da Wilson'ın çocukluğunda yaşadığı ruh çağırma seansı işleniyor. Bu bölüm, bana göre albümün en sağlam 2-3 şarkısından biri olan ve bizleri In Absentia dönemine, daha ilk saniyesinde götürüveren enstrümantal Circle Of Manias'la, bölümün hissettirdiklerine yakışır bir delilikte şekilde kapanıyor.
Wilson'ın sözlerinde filozofluğunu döktürdüğü I Drive The Hearse'la da albüm kendini sorgulayan, yalnız bir havada kapanıyor.
2. CD alışık olduğumuz Porcupine Tree tarzına daha yakın. Özellikle Bonnie The Cat, bütün grup üyelerinin döktürdüğü ve PT fanlarının çoğunun da eminim "Eski-Yeni" ayrımı yapmadan listelerine ekleyebilecekleri bir şarkı.
Beni son zamanlarda düşüncelere gark eden bir konu ise şu oldu: Occam's Razor ile konsept albümlerde genellikle ihtiyaç duyulan, epik bir şarkıyla hikayeye giriş etkisi verilmiş. Sanırım bu dinleyiciyi psikolojik olarak konsept albüm dinlemeye ısındırıyor gibi. Ben de eğer bir konsept albüm yapıyor olsam, dan diye "İşte böyle böyle olduydu!" etkisi vericek bir şarkıyla girmezdim. Konuşmaya giriş gibi hissediyoruz sanırım böyle şarkıları. Benim düşündüğüm acaba bu etki illa epik, dev bir senfoni açılışı havasındaki şarkılarla mı verilmek zorunda?
Albümle ilgili olumsuz eleştirim her zamanki gibi Steven Wilson'ın çok bilmişliği. In Absentia'daki Sound Of the Muzak gibi bu albümde de Your Unpleasant Family, Wilson'ın o tipik İngiliz küstahlığıyla yazdığı sözlerle beni oldukça sinir etmekte. Dream Theater'a ettiği "Müzikal mastürbasyon onların yaptığı. Müzik değil, progressive hiç değil." lafı ve yine Dream Theater şarkısı olan Repentence'ın içinde gruptan ve fanlardan özür dileyişi zihinlerimizde bütün tazeliğiyle duruyor. Bu küstahlığı bi iş açıcak başına ama... Neyse.
Albüm çok sade. Son yıllarda Steven Wilson'ın müziğe bakışı olan "Olay süste değil özdedir" cümlesi bu albümde dibine kadar hissediliyor. Hem yeni bir Porcupine Tree albümünde oluşabilecek herhangi bir ön yargıdan uzaklaşmak hem de albümün konusuna, havasına ısınabilmek için de sabır istiyor. Bunu da zamanla alışma anlamında söylemiyorum kesinlikle. In Absentia veya Fear Of the Blank Planet gibi şarkı şarkı incelemek çok zor. Bu iki albümde de bazı şarkıları sevip bazı şarkılara "Meh! Imf!" tepkileri verebilirsiniz. Ama şimdi elimizde neredeyse tek bir şarkı olan 55 dakikalık bir konsept var ve oldukça farklı bölümlerden oluşuyor. Bu nedenle kesinlikle zaman tanımak lazım. Isındıktan sonra da insana müthiş bir dinginlik veren bir albüm.
Bir ruhla empati yaptığınızı düşünün ve onun düşüncelerine, yaşadıklarına(eğer varsa öyle bir şey tabi) çok az da olsa dokunabildiğinizi; bunu kafanızda yaşarkenki ruh hâlinizi tasvir edin. Günlük hayatta yaşadığımız stresten öte bence müthiş bir dinginlik hissederdik sanırım; başka birisine hak verip veya anlayıp onu affettiğimizde, veya kendi suçumuzu kabullendiğimizde olduğu gibi. Egolardan arınmış. İşte bu albüm bu ruh hâlini tamamen içinize sokuyor. Notu: 9/10
Time Flies'tan sonra ise sanki "Konuşmanın bi yerinde kalmışız da konu konuyu açtı, başka konulara girdik. İlk konuya geri dönecek olursak" hissiyatlı bağlantı şarkısı olan Degree Zero Of Liberty bizi albümün daha sert kısmına ısıtıyor. Daha enstrümantal ve katı şarkılar karşımıza çıkıyor bu bölümde. Sözel olarak da Wilson'ın çocukluğunda yaşadığı ruh çağırma seansı işleniyor. Bu bölüm, bana göre albümün en sağlam 2-3 şarkısından biri olan ve bizleri In Absentia dönemine, daha ilk saniyesinde götürüveren enstrümantal Circle Of Manias'la, bölümün hissettirdiklerine yakışır bir delilikte şekilde kapanıyor.
Wilson'ın sözlerinde filozofluğunu döktürdüğü I Drive The Hearse'la da albüm kendini sorgulayan, yalnız bir havada kapanıyor.
2. CD alışık olduğumuz Porcupine Tree tarzına daha yakın. Özellikle Bonnie The Cat, bütün grup üyelerinin döktürdüğü ve PT fanlarının çoğunun da eminim "Eski-Yeni" ayrımı yapmadan listelerine ekleyebilecekleri bir şarkı.
Beni son zamanlarda düşüncelere gark eden bir konu ise şu oldu: Occam's Razor ile konsept albümlerde genellikle ihtiyaç duyulan, epik bir şarkıyla hikayeye giriş etkisi verilmiş. Sanırım bu dinleyiciyi psikolojik olarak konsept albüm dinlemeye ısındırıyor gibi. Ben de eğer bir konsept albüm yapıyor olsam, dan diye "İşte böyle böyle olduydu!" etkisi vericek bir şarkıyla girmezdim. Konuşmaya giriş gibi hissediyoruz sanırım böyle şarkıları. Benim düşündüğüm acaba bu etki illa epik, dev bir senfoni açılışı havasındaki şarkılarla mı verilmek zorunda?
Albümle ilgili olumsuz eleştirim her zamanki gibi Steven Wilson'ın çok bilmişliği. In Absentia'daki Sound Of the Muzak gibi bu albümde de Your Unpleasant Family, Wilson'ın o tipik İngiliz küstahlığıyla yazdığı sözlerle beni oldukça sinir etmekte. Dream Theater'a ettiği "Müzikal mastürbasyon onların yaptığı. Müzik değil, progressive hiç değil." lafı ve yine Dream Theater şarkısı olan Repentence'ın içinde gruptan ve fanlardan özür dileyişi zihinlerimizde bütün tazeliğiyle duruyor. Bu küstahlığı bi iş açıcak başına ama... Neyse.
Albüm çok sade. Son yıllarda Steven Wilson'ın müziğe bakışı olan "Olay süste değil özdedir" cümlesi bu albümde dibine kadar hissediliyor. Hem yeni bir Porcupine Tree albümünde oluşabilecek herhangi bir ön yargıdan uzaklaşmak hem de albümün konusuna, havasına ısınabilmek için de sabır istiyor. Bunu da zamanla alışma anlamında söylemiyorum kesinlikle. In Absentia veya Fear Of the Blank Planet gibi şarkı şarkı incelemek çok zor. Bu iki albümde de bazı şarkıları sevip bazı şarkılara "Meh! Imf!" tepkileri verebilirsiniz. Ama şimdi elimizde neredeyse tek bir şarkı olan 55 dakikalık bir konsept var ve oldukça farklı bölümlerden oluşuyor. Bu nedenle kesinlikle zaman tanımak lazım. Isındıktan sonra da insana müthiş bir dinginlik veren bir albüm.
Bir ruhla empati yaptığınızı düşünün ve onun düşüncelerine, yaşadıklarına(eğer varsa öyle bir şey tabi) çok az da olsa dokunabildiğinizi; bunu kafanızda yaşarkenki ruh hâlinizi tasvir edin. Günlük hayatta yaşadığımız stresten öte bence müthiş bir dinginlik hissederdik sanırım; başka birisine hak verip veya anlayıp onu affettiğimizde, veya kendi suçumuzu kabullendiğimizde olduğu gibi. Egolardan arınmış. İşte bu albüm bu ruh hâlini tamamen içinize sokuyor. Notu: 9/10
Albümün çıkışında Steven Wilson'la yapılmış bir röportaj http://www.noisecreep.com/2009/06/19/porcupine-tree-frontman-steven-wilson-talks-about-the-incident adresinde okunabilir.
Eti Kekler:
porcupine tree,
steven wilson,
the incident
23 Ocak 2010 Cumartesi
Blood Red Shoes - Light It Up
Blood Red Shoes, Fire Like This albümünden ilk single Light It Up'ı yayınladı. Bu grubu sevmeyen yaşamasın!!
Eti Kekler:
Blood Red Shoes
20 Ocak 2010 Çarşamba
Bir Grubun Level Atlamasi | Rupa & the April Fishes
Hintli arkadasimiz Rupa'nin dunya muziklerine merak sarmasi kivilcimiyla kurulan rtaf, kendilerine global agit-pop grubu olarak acikliyorlar.. ilk albumleri icin bu tanimin cok yerine oldugunu soyleyebiliriz..
Ilk albumleri olan ExtraOrdinary Rendition'u biraz gec dinleyebildim.. daha dogrusu biraz gec tanistim.. bazi albumlerin aksine dinledikce sevilen degil ilk anda vuran sarkilar iceriyor ilk albumleri.. albumun tek ingilizce sarkisi Wishfull Thinking iyi bir baslangic olabilir gruba.. Grubun solisti Rupa Hindistan'dan sonra Fransa'da egitim gormus, bundan dolayi albumde hatiri sayilir fransizca sarkilar var.. Les Abellies kesinlikle dinlenmesi gereken bir rtaf parcasidir ki linkini paylasacagim yazinin sonunda..
Ilk albumden yeni yeni haz almaya baslarken Este Mondo bombasi patladi grup tarafindan.. ExtraOrdinary Rendition'dan aldigim referans ile hemen dinlemeye koyuldum albumu.. Genellikle sevilen bir grubun yeni albumu '' Olmamis abi eski albumun tadi ayri '' havasinda incelendigi icin biraz zaman verdim ve gordum ki Rupa & the April Fishes tabiri caizse level atlamis.. Ilk albume gore daha olgun bir sound izlenimini edindim hemen.. Albume adini veren sarki Este Mondo'yu dinledikten sonra hemen aklima Serenade parcasi geldi.. Bu sarkida kayitsiz sartsiz insana bir mutluluk duygusu veriyor.. Albumun diger sarkilarini ise dinledikce kulaga oturmasi, sagda solda anlamini bilmedigim fransizca kelimeler soylememe neden olmaya basladi.. internette her ne kadar sarki sozlerini arattiysamda, tum sarkilara ulasamadim maalesef..
Modern Dunya muziklerini seviyorsaniz veya ic rahatlatici, ferah bir muzik dinlemek isterseniz Rupa & the April Fishes kesinlikle hastasi olacaginiz bir gruptur ve siddetle tavsiye ediyorum.. kafalarda on bilgi olussun diyede iki tane sarkisini koyuyorum ilk albumden..
Eti Kekler:
demiycem,
pastel zarlar,
rupa
Formspring.me
Yaymayacaktım ama yaymayınca da pek anlamsız kalıyor. Fena da site değil hani. Blog, müzik veya bizimle ilgili sorularınız olursa beklerim :) http://www.formspring.me/pastelzarlar
17 Ocak 2010 Pazar
Other Lives
Yazının tümü bana ait olup, bütün metni Beterpan'da bulabilirsiniz.
İyi müzik adadan çıkar kalıbı öyle bir yerleşmiş ki zihinlerimize, Britanya köpekleri olarak çıkan her şeye atlıyoruz fütursuzca. İyi kötü bir alıcısı oluyor Türkiye'de Brit müziğinin. Alıcısı yerine dinleyicisi demek daha mümkün tabi. Peki ya Amerikanlar? Jeff Buckley, Lifehouse, Songs: Ohia gibi kanırtan gruplar arabesk kültürümüze daha yakın aslında. Other Lives da hücrelerinize işleyecek kadar narin müziğiyle Amerika'dan duyacabileceğimiz sesler olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
August Rush adlı güzide filmi izleyenler hatırlayacaktır. Süper vokalli bir baba ve çello çalan bir anneden doğunca piyano ve gitar opsiyonlarınız açık gelirsiniz dünyaya. Other Lives'ın müziği de bu formülü iyi almış, çello çalan güzellik Jenny Hsu ve Jesse Tabish (vokal) önderliğindeki grup piyano ve gitar müziğinin içine self-titled bir albümle bir şaheser bırakmışlar.
Debut albümünü aşamayan grupların nedenini hep merak ederiz. Kendimce şu sebebi savunuyorum; debut albümler müzisyen kaç yaşında olursa olsun söyleyeceklerinin tamamen doğumuna kadar olan kısımdan beslenmesi ve daha uzun bir sürede kaydedilmesiyle alakası var. Müzisyen kendi ufkunu geliştirebilir evet ama burada da iq ve eq noktasına bağlanıyor; ne kadar zeki ve bilgiliyseniz duygusal düzeyiniz de azalıyor. Other Lives'ın 2004'ten başlayan yolculuğunun tacı, ilk albümü 2009'un ortasında kendisine vücut buluyorsa böylesine hem kaliteli, hem de duygusal bir albüm bizi şaşırtmamalı o yüzden. Ha insan Nihat Doğan olur 10 yıl versen de müzik yapamaz orası ayrı.
Albümlerinin açılışı yapan E-Minor'un ilk notaları neye bulaştığınızı hissettiriyor. Albüm boyunca kalacak olan depresif hal iyi bir müzik matematiğiyle geliyor. Piyanolar bakımından bir Yann Tiersen romantikliği mevcut. Yaylıların devreye girmesi de zaten melankolik olan şarkıları iyice öldürücü hale getirmiş. Grey's Anathomy'de kullanılan Black Tables grubun ismini duyurmasını sağlayan albümün en iyi şarkılarından biri. Yine bir Doves, Coldplay naifliğindeki It Was The Night gecelerinizi zindan edebilir.
Bu grup kendini soğutmazsa ve şarkı yapmaya devam ederse indie müzikseverlerin kazanımı olur. Hoş aynı ihtimalde indie müzikseverlerin intihar oranları için Fbi özel olarak ilgilenecektir.
İyi müzik adadan çıkar kalıbı öyle bir yerleşmiş ki zihinlerimize, Britanya köpekleri olarak çıkan her şeye atlıyoruz fütursuzca. İyi kötü bir alıcısı oluyor Türkiye'de Brit müziğinin. Alıcısı yerine dinleyicisi demek daha mümkün tabi. Peki ya Amerikanlar? Jeff Buckley, Lifehouse, Songs: Ohia gibi kanırtan gruplar arabesk kültürümüze daha yakın aslında. Other Lives da hücrelerinize işleyecek kadar narin müziğiyle Amerika'dan duyacabileceğimiz sesler olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
August Rush adlı güzide filmi izleyenler hatırlayacaktır. Süper vokalli bir baba ve çello çalan bir anneden doğunca piyano ve gitar opsiyonlarınız açık gelirsiniz dünyaya. Other Lives'ın müziği de bu formülü iyi almış, çello çalan güzellik Jenny Hsu ve Jesse Tabish (vokal) önderliğindeki grup piyano ve gitar müziğinin içine self-titled bir albümle bir şaheser bırakmışlar.
Debut albümünü aşamayan grupların nedenini hep merak ederiz. Kendimce şu sebebi savunuyorum; debut albümler müzisyen kaç yaşında olursa olsun söyleyeceklerinin tamamen doğumuna kadar olan kısımdan beslenmesi ve daha uzun bir sürede kaydedilmesiyle alakası var. Müzisyen kendi ufkunu geliştirebilir evet ama burada da iq ve eq noktasına bağlanıyor; ne kadar zeki ve bilgiliyseniz duygusal düzeyiniz de azalıyor. Other Lives'ın 2004'ten başlayan yolculuğunun tacı, ilk albümü 2009'un ortasında kendisine vücut buluyorsa böylesine hem kaliteli, hem de duygusal bir albüm bizi şaşırtmamalı o yüzden. Ha insan Nihat Doğan olur 10 yıl versen de müzik yapamaz orası ayrı.
Albümlerinin açılışı yapan E-Minor'un ilk notaları neye bulaştığınızı hissettiriyor. Albüm boyunca kalacak olan depresif hal iyi bir müzik matematiğiyle geliyor. Piyanolar bakımından bir Yann Tiersen romantikliği mevcut. Yaylıların devreye girmesi de zaten melankolik olan şarkıları iyice öldürücü hale getirmiş. Grey's Anathomy'de kullanılan Black Tables grubun ismini duyurmasını sağlayan albümün en iyi şarkılarından biri. Yine bir Doves, Coldplay naifliğindeki It Was The Night gecelerinizi zindan edebilir.
Bu grup kendini soğutmazsa ve şarkı yapmaya devam ederse indie müzikseverlerin kazanımı olur. Hoş aynı ihtimalde indie müzikseverlerin intihar oranları için Fbi özel olarak ilgilenecektir.
Eti Kekler:
other lives
1 Ocak 2010 Cuma
Kurban - Soykıran
www.kurban.com'da ne zaman çıkacağı belli olmayan Sahip albümünden Soykıran adlı şarkı yayınlandı.
Sitede ilk dikkati çeken şey grubun amblemin, daha doğrusu yazı fontunun değişmesi. Eğer albüm kapağı buna yakın bir şeyler olacaksa en uğraşılmış kapaklı Kurban albümü bizi bekliyor olacak sanırım.
Ayrıca bunları biliyor muydunuz? Akıllı olan MP3 olarak bile elde edebiliyormuş bu şarkıyı siteden ;)
Sitede ilk dikkati çeken şey grubun amblemin, daha doğrusu yazı fontunun değişmesi. Eğer albüm kapağı buna yakın bir şeyler olacaksa en uğraşılmış kapaklı Kurban albümü bizi bekliyor olacak sanırım.
Ayrıca bunları biliyor muydunuz? Akıllı olan MP3 olarak bile elde edebiliyormuş bu şarkıyı siteden ;)
Eti Kekler:
kurban sahip 2010 soykıran
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)