20 Temmuz 2009 Pazartesi

Rock'n Coke 2009


Bu yılın başından belliydi böyle olacağı. Birbirinden sağlam çıkmış ve çıkacak albümler 2009'u efsane bir yıl olarak hatırlamamıza yetebilir miydi bilemem ama şu Rock'n Coke'lu 2009 aklımda yer edecek bir sene olma özel ödülünü kazandı. Korn konserine gitmediğim için onunla karşılaştıramayacağım fakat özellikle son Linkin Park konseriyle de muhtemelen Türkiye'nin en kalabalık konserine imza atıldı 2009'un 19 Temmuz'unda.

Kendi hikayeme Pazar gününden başlayacak olmam benim tembelliğim değil tamamen kendi seçimim. Cumartesi gününü çok fazla Türk grupla doldurmuş Coke'cular, Prodigy dışında ilgimi çeken bütün gruplar da Pazar gününe yazılınca 'fazladan bir günlük eziyet yapma kendine' dedim. Hoş Cumartesi günü öğle saatlerinde İstanbul'daydım, ama gölgede gezip tozmak festivalde tek günde kıpkırmızı olan suratımı olası bir faciadan kurtardı.

Pazar günü konserler başlamadan bi saat önce konser alanına daldım. Standları dolaşıp çadırda çalan kötü kız grubunu kestim. Bu sene standların flash ismi Vodafone'du. Herkesin arkadaşlarıyla çıkıp müzik yapmalarına izin veren Vodafone'cular Muse'un festivale gelmeyişini kapatmış oldular, çıkan 2 gruptan biri ya Micheal Jackson ya da Muse çaldı. Ard arda Bliss, Plug In Baby, Time Is Running Out duydum ki artık olayı kanıksamış olduğumdan gidip izleyesim bile gelmedi. Gençler sizi bar ortamlarında görmek isteriz dedim içimden.

Günün ana sahnede ilk konseri D2 idi. Bu grubu ilk defa duydum fakat sahneleri oldukça etkileyiciydi. Sıcakta beynim ezilmesin diye uzaktan kestim performansı, seyirciyle iletişim başta olmak üzere çok iyi bir saat geçti ana sahnede. (Bu sene cola ve biranın tadı güneşten midir bilmem daha güzel geldi sanki neyse.) Daha serin olan çadırda Fuat'ı izlemek bir süre sonra farz oldu, Fuat 50 Cent'ten başlayıp herkese şöyle bir dokundurdu. İçimdeki rocker akşamı bekliyor olmasaydı yo, yo diye dalacaktım ortama ki ana sahneden Cold War Kids sesleri geldi, koşar adım uzaklaştım. Cold War Kids'in 'anavatanımızdan uzakta ilk kez çalıyoruz, çok keyifliyiz, teşekkür ederiz' tipinde açıklamaları dışında Hang Me Up To Dry ve We Used To Vacation'da benim de dahil olduğum 10-15 kişilik gruba bakıp eşlik ettiğimiz için teşekkür etmesi hoştu. Gündüz sahnesi için güzel tercihti, buradan organizatörleri kutlamak lazım. Konser sonrası gelen arkadaşlarla geyik, yemek, içmek derken uzaktan Manga & Cartel'in coşkusuna az da olsa eşlik ettik ama bir RnC klasiği Hayko Cepkin'i pas geçtik. Manga & Cartel sahnesinde ekranlardan sözlerin büyük fontlarla yazılmasında Show Tv yöneticilerinin parmağı olduğunu düşünmedim değil. Seyirci zaten genel olarak sözleri biliyordu, ne de olsa efsane Cartel var sahnede, gereksizdi. Saatler 19:00 gibiyken konuşmayı tercih eden arkadaşlarımı Razorlight heyecanıyla terk eyledim. Johnny Borrell ve arkadaşları çok iyi bir performans verdiler; seyirciyle iletişim kurmaz, burnu büyük denilen Johnny aşağı indi hepimize bir gülümsedi kaçtı. Setlistlerinde fazladan beklediğim Who Needs Love, I Can't Stop This Feeling I've Got ve LA Waltz gelmedi ama tatmin olmadığımı söylersem yalan söylemiş olurum. Bu 3 şarkının yerini son turnelerinde yeni albümden 2-3 şarkı almış ki yeterince anlaşılabilir bir sebep. Yeni şarkıların en iyilerinden Wire To Wire sahnenin zirvesiydi, Johnny yere yattı, önce kibritlerini sonra da yürekleri yaktı. Wire To Wire'dan sonra 2-3 şarkı daha çaldılar ama beklemedim, America ve Hostage of Love uzaktan çok bayık görünüyordu, Coca Cola tobunun içinde de Pamela vardı ve kaçmazdı ! Pamela'yı gündüz vakti soundchecklerinde izlemiştim ama akşamki gösteri gündüzden çok daha iyiydi. Fuat ve Janelle Monae eşlik ettiler, sahnenin ışıkları yandı ve göz alıcı bir şey çıktı ortaya.

Buraya kadar herşey çok normal ve 5 üzerinden 3.5tan 4lük seyretti. Arkadaşların Linkin Park için Kaiser'de biraz ilerleyelim telkinleriyle daldık kalabalığın içine. Kaiser Chiefs'ten beklentim orta derece bir performans göstermeleriydi ama hiç de öyle olmadı. Müge'yle toplamda çalınan 11-12 şarkıdan sadece 1-2 tanesini bilmiyorduk ve çok çok çok fazla eğlendik. Bu konserden çıkardığım çok ders var paylaşalım: 1) Kaiser Chiefs zaten Güney Afrika'dan bir futbol takımının ismini almış bir grup, biliyoruz ki futbola ilgileri var ve tahminim gelmeden bir Türk takımının maçına gitmişler. Ricky sürekli sahnenin önüne gelip 3lü çektirmeye çalıştı ama bizim dangalak seyircimiz son ana kadar anlamadı. 2) Demek ki neymiş Türk rock müziği seyircisi stada maç izlemeye gitmiyormuş. 3) Yine Türk rock müziği seyircisi Hey Hey yapmaya bayılıyor. Şöyle anlatayım: Sahnedeki adam heeeeey diyor seyirci aynı melodiyle karşılık veriyor. Bizim seyircimizin katılımı ancak böyle olup sahnedeki adam el çırpma temposunu göstermeden ellerini yormak istemiyorlar genelde. 4) Kaiser Chiefs beklediğimden iyi performanslı bir grup çıktı. Thank You Very Much'ı çok bekledim, bir tek o hayalkırıklığı oldu ama Müge'yle Love Is Not A Competition But I'm Winning'in ilk notalarını duyunca çocuğumuz olmuş gibi sevindik. Linkin Park'a ayrı bir paragraf gerekiyor fakat günün ana yemeğinden önce Razorlight ve Kaiser Chiefs'e İngiliz havasını İstanbul Park'a getirdikleri için çok teşekkür etmemiz gerekiyor. Teşekkürler çocuklar.

Kaiser indikten sonra nefes alanı iyiden iyiye daraldı. Zaten ön bariyerin önündeki 3 sıralık Linkin Park fanboyları öne geçmeye izin vermiyordu, arkadakiler de yüklenince çıkalım uzaktan izleyelim dedik ama yine dayanamadık. Sahne arkasına götürülmek üzere konserden önce arkadaşımızın titizlikle hazırladığı Türk bayrağı konser başlarken sahnedeydi, sevindirik olduk. Chester da kırmızı tişörtle çıkınca çok kan gövdeyi götürecek bu geceyi dedik, o da 2 şarkı sonra fırlattı attı tişörtü. Linkin Park Underground üyesi arkadaşlarımızdan öğrendiğimize göre grubun Türkiye'yi bu kadar atlamasının nedeni burada albüm satılmamasıymış, onlar da burada bu kadar dinlendiklerinin farkında değillermiş. Türk seyircisi ise debut konserlerinde Linkin Park'a adeta rock tanrıları gibi davranarak biraz olsun utandırmıştır onları. Bugüne kadar gittiğim konserlerin hepsinden kalabalıktı, işin garibi normal bir Teoman konserinde eşlik edilme yüzdesi bu konserin altında kalır, çok eminim. Bise kadar Linkin Park izliyoruz oha diye bakıyorduk sahneye ve eşlik ediyorduk ki biste gelen Faint, One Step Closer'la dağıldık, dağıttık. Bizim gruptan bir arkadaş pogo başlattı ve sahnenin sağ tarafında 1-2 dakika sağlam pogo yaptık, ezilenler oldu, içimizden ölenler oldu :P ama herşeyiyle değdi diyebileceğimiz 1.5 saate yakın zaman geçirdik. O yorgunlukla da aslında izlemeyi çok istediğim Santogold'a gücümü yetmeyeceğine karar verip bu muhteşem güne son koydum. Başka zaman Santi! Teşekkürler Cola.

Fotoğraflar by Elif Coşkun. İzinsiz kullanılamaz.
İzin için: elifcosk@gmail.com

Hiç yorum yok: