Yazı bana ait olup orjinalini Beterpan'da bulabilirsiniz.
90'lar diğer 10'lu yıllara göre 2000'li yılların müziğinin temelini daha fazla oluşturmuştur. Mtv'nin herkesin evine girmesiyle elektronik müziğin gitgide su üstüne çıkışı, hiphop ve r&b'nin oluşumu bugünün müzik listelerinin liderlerini belirledi. Rock müzik özellikle yeni kıtada 90'larda grunge ile sağlam sallansa da adanın tarzı ve tavrı bambaşkaydı. Brit Pop 60'lardan ilham alan çok da yeni bir şey değildi ancak 90'larda Brit Pop için gökyüzünden Tanrılar indi. The Smiths'le büyüyen kuşak Oasis'i, Pulp'ı, Blur'u, Lush'ı, Suede'i ve nice güzel grubu kurdu. İçlerinden dağılmayan pek kalmadı, bugün reunionlar kol gezerken kimileri yalnız devam etmeyi seçti. Brett Anderson, bir jenerasyonun idolü, ikonu, role model'i sessiz sedasız 3. stüdyo albümü Slow Attack'i bugünlerde piyasaya sürüyor.
Brett Anderson grup devam ederken egoları için hiç bir zaman Suede'i dağıtmayacağını açıklamıştı. 2003'te gelen ayrılığın sebebi şarkıların artık Suede gibi tınlamadığı yönündeydi, kimin hangi tarafta olduğunu bilemeyiz fakat Brett Anderson'un Suede gibi tınlamadığı bir gerçek. Dog Man Star'ın yaratıcısı rockstarın sertliği gitmiş yerine singer-songwriter tanımlamasının içerdiği melankoli, hüzün, bunalım hissi yerleşmiş durumda. Suede'in b-side'larında bile bulamayacağınız derecede hüzünlü, ağır şarkılar Slow Attack'in içeriğini oluşturuyorlar. Superstarlıktan unutulmuş eski dost persona'sına geçmek Brett'in yüksek ego'sunun yanında duygularıyla da oynamış.
Bir Suede sever olarak Brett'in 2003'te 'Suede için yeni bir albüm olacaktır, sadece şimdi değil' sözüyle umutlu olsam da bu onun solo albümünü beğenmemem için hiç bir neden taşımıyor. Aksine elimizde çok ciddi, karanlık, başarılı bir albüm duruyor. Brett Anderson'un mükemmel ses tonu, şarkı söyleme tekniği şarkı ne kadar yavaş olursa olsun insanı uyanık tutmaya yarıyor, insan ondan bir şeyler kapmak için neler vermez! Kişisel kariyeri için 'göz önünde olmamak, basının etkisini görmemek baskıyı azaltıyor, hit yazmaya çalışmayı protesto ediyorum' yorumunu yapması albümün amatör ruhlu bir güzellikte olmasını açıklıyor. Sene başında gelen ve beynimi dağıtan Pete Doherty'nin Grace/Wastelands'i kadar sinematik tınlıyor Slow Attack, huzurlu bir dramın soundtrack'i olabilecek kadar naif. Öne çıkan şarkılardan The Hunted, Brett ne kadar hit yazmak istemiyorum dese de listelere iyi girebilecek ve albümü farkettirebilecek bir güzellik. Nakaratta gelen Ah'lar Suede'e döndürüyor bizi, özgür martı Jonathan sözleri dinlerken onu anımsattığını hatırlayınca sizin omzunuza konuyor. Frozen Roads'un artık ustalaşmış bir şairin elinden çıktığı aşikar, kar yağarken bir parkta yalnız oturmaya benziyor hissi. Dikkat çeken şarkılardan diğerleri Julian's Eyes, Summer ve The Swan ancak bu albümü 1-2 şarkıyla dinlemek iyi bir müzik dinleyicisine yakışmaz. 2009'un mükemmel albümlerine eklenen bir albüm gelemeyen kışı çağırıyor, playlist'in devamına Pete Doherty konuyor.
26 Ekim 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder