26 Haziran 2009 Cuma

Chester French - Love The Future

Hazır Berrak Fransız müziğinin güzelliğinden dem vurmuşken, Fransız olmasa bile, adlarında French, müziklerinde Fransız sofistikasyonu bulunduran bu düoyu sizlere tanıştırma şerefine nail olmak istiyorum.

Maxwell Drummey ve D.A. Wallach adlı iki Amerikan elemandan oluşan grup She Loves Everybody'yi kaydettiklerinde bu kadar ümitli olduklarını zannetmiyorum. Ama EP'leri Kanye West'in ve süper prodüktör Pharell Williams'ın dikkatini çekince birden kendilerini şaşaanın ortasında buldular.

Elektronik müzikle indie'yi güzel kaynaştıran arkadaşların single'ı She Loves Everybody de Radyo Eksen'de baya bi dönünce benim de dikkatimi çekti ve güzel albümlerini hatmediyorum bu aralar. Not Over You ve Bebe Buell dier tavsiyelerim. Google Translate'in iğrenç çevirilerini okuyan yabancılar şöyle şeylerle karşılaşacaklar: 'not being French bile, names French, music French sofistication having this duo nail being meeting this honour.' Yine de download tüm dillerde anlaşılıyor bu aralar. :)

indir

pony pony run run


pony pony run run şimdilik çokça dinleyeni olmasa da bu ilk albümleri you need pony pony run run ile mgmt kadar sükse yapma potansiyeline sahip bi grup .
fransız dediğimizde aklımıza tek gelen müzik türünün elektronik olmaya başlamasına katkıda sağlayabilme olasılığı çok yüksek , nitekim hey you isimli çıkış parçalarının yüzlerce remix'i yapıldı bile ve hepsi birbirinden dans edilesi .
hey you'nun dışında çok da beklenti dolu dinlemediğim bi albüm bu aslında fakat out of control da beğendiğim bi şarkı oldu albümden .

hey you , no you don't have to do so

----------------
Now playing: Stereoheroes - Pony Pony Run Run - Hey You (StereoHeroes Remix)
via FoxyTunes

you are not human if the news of MJ’s death doesn’t effect your heart in some way

*kendi blog'umda yayınladığım bu nacizane yazımı pastel zarlar için de uygun görüp O'nun hakkında bişeyler yazmadan yeni post yazamıycağımı düşünerek burada da yayınlamaya karar verdim*




normalde aşırı güncel olayları ya da son dakika haberlerini yazmama gibi bi huyum var , sebebini o anda herkesin bilip bilmeden o konuda konuşuyor olup yüzde 90'ını iplemememden kaynaklanıyo . ben daha ziyade ortalık yatışınca yorum yapanlardanım .
ama bugün sabah 7 sularında yiğitten gelen mesajla öğrendiğim ve bu kadar üzülüceğimi tahmin etmediğim micheal jackson'ın ölümü hakkında yazasım geldi , fazlaca şaşırdım çünkü .

populer kültüre bu derece katkısı olmuş yarı-tanrı birinden bahsediyoruz , dünya üzerinde herkesin ama herkesin - kendi aileni düşün deden baban sen belki de senin çocuğunun şahit olduğu bi fenomen o - tanıdığı 3 5 kişiden biri , hatta bana kalırsa başka gezegenlerde bile yeşil yumurta kafa dostlarımızdan moonwalk ve anti-gravity lean yapmaya çalışanlar vardır , the truth is out there - fox mulder .

micheal jackson'la ilgili hiç ayy benim için yeri çok özeel diyebilceğim bi anım yok ama genel anlamda bakıcak olursam ablamlarla thriller dansını yapma çabalarımız VCR'dan sırayla başa sarışlarımız , 12 yaşımdan beri orda burda moonwalk yaparak toplum içinde yaptığım sükseler ve küçükken ucunu kemirdiğim için yenisi alınan bad plağı , sadece bunlar, şahsi beğenim ve kendisi dışında bi kaç kişiye daha aynı şekilde duyduğum aşmış bi saygı söz konusu kendisine .

insanoğlunun hayvanlığını ve vefasızlıgını en iyi şekillerde tecrübe etmiş olan micheal jackson , yıllar süren başarı ve insanların sevgisini kendisi hakkında çıkan söylentilerle ofişıl olarak çatırt diye kaybetmiştir 2000li yılların başında . yıllardır bu konuda ona laf edenlere karşı asabi ve tamer karadağlı kıvamında maço/korumacı tavrırlarıma tanınıyorum . çünkü bilindik dedikodu siteleri dışında wikipedia bile okumaktan aciz bi kitle bu ,bırak pedofili suçlamalarının sebebini , onlar hala maykıl ceksının estetik ameliyatlarla beyazladığını sanıyolar .
onların hepsine bugün daha da kızgınım ve inşallah kakalarda yüzersiniz diyorum .

şimdi tahminlerime göre zamanında ondan suçlamaların da alevlendirmesiyle nefret edenler şimdi become a fan of MJ olucaklar , ya da "oh iyi olmuş tacizci uğursuza" dicekler. iki grubun da siyanür içmelerini öngörüyorum.

benim favori mj şarkılarım elizabeth taylor'a ithaf edilen , içinde zamanının en iyi aktörlerini barındıran ve klibinin sonundaki gülüşünü başa sarıp sürekli izlediğim liberian girl ve naomi campbell'lı klibiyle hatırlıycagınız keep it in the closet , kısa film değeri taşıyan aşmış klip içinde Eddie murphy'de olan remember the time . heal the world ise apayrıdır , ablamın itk mezuniyet balosunda sınıfça sağlı sollu salınmalarla söylerlerken , beni isterik kahkahalarım sebebiyle bahçeye çıkarmalarını hatırlatır hep .


son defa r.i.p diyerek ölümüyle google'ı bile bozmayı başaran pop'un kralına elveda ediyoruz .
baay.


----------------
Now playing: Morrissey - Michael's Bones
via FoxyTunes

25 Haziran 2009 Perşembe

james walsh bu lafım sana dostum


yeni albüm veya keşiflerde kısırılık yaşanan bu haftamızda sizlere 2 haftadır zulada duran starsailor'ın yeni albümü all the plans'den bahsedesim var .
9 mart çıkışlı bu albüm genel olarak beğeni topladıysa da ,tam olarak nerde hatırlamıyorum ama bi yerlede "starsailor'ın en iyi albümü" yorumunu duymuş olmamdan kaynaklandığını düşündüğüm , "dinlenebilir ama unutuladabilir" etiketini yapıştırdığım bi albüm , nitekim diskografileri düşünüldüğünde bu yorum apayrı bi evrende yaşayan birinden çıkmış gibi gözükecektir .

2001 çıkışlı love is here albümünü irdeleyelim mesela , kol gibi albüm çok afedersin , albümden çıkan aşmış single'lara bakalım poor misguided fool , alcoholic .. albümün zamanında ingiltere chartlarına 2. sıradan giriş yapması , 26.sıradan giren bu albüme göre "biraz" daha başarılı gibime gelmekte , üstelik 2003 yapımlı silence is easy albümünden bahsetmiyorum bile , nitekim evet yanlış tahmin etmediniz o da 2. sıradan girmişti zamanında ve 270000 satışla gold sertifika almıştı .

tabi o zamanlar gençler çılgınlar kanları kaynıo falan , bulamadım başka bi neden daha iyi bi albüm yapamadıkları için .
üzülerek the killers ve metric benzetmesi yapıp "zamanında aşmış albümlerle çıkıp başarıyı tattıktan sonra sıçan gruplar" listeme sokmak üzereyim onları .
tamam belki o derece değil bu albüm ama on the outside isimli 2005 yapımı vasat albümlerinden sonra 4 yıl boyunca gele gele boyle bir albümle bi gelmişler de demek gerekiyor. yok anacım bu müzisyenleri rahat bırakmıycaksın.

album test drive a.k.a illegal content

james walsh'ı da nası severim aslında , tepkimin sebebi sevgi vallahi . hani insan sevdiğiyle uğraşırmış kafası falan.



----------------
Now playing: Starsailor - Neon Sky
via FoxyTunes

22 Haziran 2009 Pazartesi

BBC Radio 1 Live Lounge Vol.3

Yine leziz coverlar, yine leziz akustik versiyonlar... BBC saolsun, varolsun. Pendulum'un Violet Hill coverı dikkat çekici, Athlete'in Wires akustiği iç parçalayıcı, R.E.M.'in Munich yorumu nefis. İndirmesi zaman alabilir ama değer kanımca. Tracklistiynen:

Disc: 1
01. Duffy - Mercy
02. The Ting Tings - Standing In The Way Of Control
03. Dizzee Rascal - That's Not My Name
04. Sam Sparro - American Boy
05. Pendulum - Violet Hill
06. The Streets - Blinded By The Lights
07. McFly - I Kissed A Girl
08. The Kooks - Shine On
09. Newton Faulkner - Foundations
10. Panic At The Disco - Nine In The Afternoon
11. Girls Aloud - With Every Heartbeat
12. The Feeling - Work
13. The Hoosiers - LoveStoned
14. The Wombats - Moving To New York
15. Paramore - Love's Not A Competition (But I'm Winning)
16. Elliot Minor - Rule The World
17. Ida Maria - Sweet About Me
18. R.E.M. - Munich
19. Glasvegas - Daddy's Gone
20. Foo Fighters - Keep The Car Running

Disc: 2
01. The Script - Lose Yourself
02. Adele - Chasing Pavements
03. Elbow - One Day Like This
04. Scouting For Girls - Elvis Ain't Dead
05. Guillemots - Black & Gold
06. Lupe Fiasco - Superstar
07. Ironik - Stay With Me
08. Kate Nash - Fluorescent Adolescent
09. Goldfrapp - It's Not Over Yet
10. The Pigeon Detectives - Ready For The Floor
11. Kasabian - LSF
12. Athlete - Wires
13. The Zutons - Beautiful
14. The Automatic - Love In This Club
15. Santogold - Hometown Glory
16. Alphabeat - 10,000 Nights
17. Bat For Lashes - Sweet Dreams
18. Ne-Yo - Closer
19. Rihanna - Hate That I Love You
20. Estelle - American Boy

İndir 1 İndir 2 İndir 3 İndir 4

21 Haziran 2009 Pazar

Songs: Ohia

Bu blog alemi bana iyi geldi açıkçası. Bugün araba radyosunda (Virgin Radio) çalan bütün şarkıları biliyordum ve bunu beni mutlu etti. Özellikle üniversitede 4. seneye kadar müzikten çok kopmuştum, takip edebildiğim sadece başarılı singlelar ve daha önceden takip ettiğim grupların albümleriydi. Bu insanın aynı şeyleri dinleme sıkıntısından öte ufkunu da açamaması demek oluyor bir yandan. O kayıp 4 yılda elektronik veya indie müziği daha fazla inceleyebilirdim, anında yakalayabilirdim bazı şeyleri. Yolun kıyısından dönmeme (hiç bir şeyin) farkında bile olmasa da sebep olan kişiye minnetimin farkındayım.

Bu kaçırdığım süreç sonrasında özellikle blogları kazarken (evet 'dig') yakaladığım en muhteşem şey Songs: Ohia. Her ne kadar kaçırdığım 2003-2007 (rip) yılları arasından daha önce yapılsa da efsanevi The Lioness albümleri, onu keşfetmem ancak böyle müziği severek yazan, öneren, listelerinin arasına sıkıştıran güzel insanların paylaşımcı tutumlarıyla gerçekleşebilirdi. Hani bugünlerde dönen mp3 paylaşımı yüzünden 2 milyon dolar ceza alan kadın var ya, canı sağolsun, birilerinin hayatını değiştirdiyse karma getirir koyar önüne.

Songs: Ohia'yı anlatmayacağım. Benim sözcüklerimin yeteceğini sanmıyorum. Lisede bir dostum 'Orhan Pamuk'u sevmiyorum, benim keşfetmekte olduğum hisleri bana anlatıp keyfimi kaçırıyor' demişti. Aşıksanız, kör aşıksanız, platonik aşıksanız, salak aşıksanız, mutsuz aşıksanız, arada bunalımın tadını bilen mutlu aşıksanız dinlemenizi öneriyorum sadece. İçeriği kendiniz keşfedin...

The Lioness indir

20 Haziran 2009 Cumartesi

moby insan değilsin


29 haziran yayın tarihli moby'nin walk with me isimli albümü benim takibimle son 2 haftadır internette , ben de 1 haftadır çılgınlar gibi dinliyorum ve resmen doyamıyorum , moby sen ne yapmışsın arkadaş!?
ilk dinleyişte biraz bayık gibi gelebilir bazılarınıza ama şiddetli tavsiyem masaüstünüzden bi süre silmemeniz ve 2. kez dinlemeyi unutmamanız .

senin grafiklerini çizimlerini yerim ben gibi seviye çıtamı an be an indiricem bu albümün riviğüvünü yazarken sanırım ; ciddiyetle başlamaya çalıştığım yazıda albümü 21893712. kere baştan dinlerken . *devrik cümlelerle daha etkileyici olabiliceğimi düşünüyo olmalıyım bence büyük hata*yaşasın çelişki*

albümün ilk klip şarkısı shot in the back of the head , ve fantastik übermensch david lynch tarafından yönetilmiş.




atlamadan art arda dinlenesi bi albüm , uzun süredir bu kadar ağzımın suları akarak tam bi albüm dinlememiştim , ama boyle hayvani beğenilerle yani , hmm iyiymiş dediğimiz çıtırık albümler gibi deil . o derece . öyle güzel .

bu albümü hemen dinlemeye başlamanızı o kadar çok istiyorum ki kısa kesip cennete giden yol'u göstericem size çok gizli ve hınzır şekillerde , çünkü en son manic street preachers post'umu gaddar blogger ekibi kalpsizce silmiş , kafanıza yanardağlar patlasın inşallah kopirayt avcıları diyor ve aşağıdaki son satırın üstüne tıklamanızı öneriyorum kreyzi dens in kayseri ekibi.

daha da bişey yapamam artık canım aa hadi bakalım parmak uçlarımıza basarak in-dri-yoru-z .


----------------
Now playing: Moby - A Seated Night
via FoxyTunes

19 Haziran 2009 Cuma

Bat For Lashes Live @ KCRW Radio

Bu kızımızı gün geçtikçe daha bir ilgiyle takip ediyorum. Son albüm felaket başarılı ve keyfi de yerinde görünüyor. Son albümün şarkılarını KCRW radyosunda seslendirip küçük bir röportaj yapmış kızımız. Afiyetnen.

1. Intro
2. Sleep Alone
3. Siren Song
4. Glass
5. Interview
6. Daniel
7. Good Love
8. Pearl's Dream
9. Moon and Moon

indiregandi

18 Haziran 2009 Perşembe

İyi Müzik, Soğuk Hava

İzlanda hakkında bi kaç bişey söyle deseler, Sigur Ros, Eidur Gudjohnsen, bi de Seabear derim. Biraz müziğe biraz da futbola ilginiz varsa ilk ikisini duymamış olmanız imkansız zaten.
Sindri Mar Sigfusson adlı sevimli kardeşimizin 7 kişilik (Emrah mode'la söylüyorum) ''sıcacık'' grubu Seabear Singing Arc ve The Ghost That Carried Us Away albümlerinden sonra hala stüdyoda yeni albüm kayıdı için. Sindri kardeşimizse boş durmamış, bizlere solo bir albüm yapmıııış Sin Fang Bous ismiyle. (Oley) Albüm kapağını da Seabear elemanlarından Inga'yla birlikte yapmış Sindri, böyle de tatlı insanlar, keşke Türkiye'ye gelseler, neyse. O kadar heyecanlandım ki dinlemeden koyuyorum linki falan, davranın birlikte dinleyelim. Benden hayatınıza bişey katmanızı isterseniz Seabear derim, ilk 3 maddede, o yüzden highly recommended, daha dinlemeden!

Neye mi benziyor, müziği deil de hissettirdiklerini söyleyim son olarak; Evlenmişsiniz, çocuklarınız bahçede istop oynuyor. İlkokul 3'e giden çocukların pastel resimleri gibi sağdan dağdan gelen bir dere akıyor, geceleri tahta evinizden baykuşları duyuyorsunuz ve huzur doluyorsunuz ya da ben çok saçmalıyorum. Bir tracklist ve hoppa!

01. Advent In Ives Garden
02. The Jubilee Chorus
03.Catch The Light
04. Sinker Ship
05. Melt Down The Knives
06.Clangour And Flutes
07. We Belong
08. Carry Me Up To Smell Pine
09.A Fire To Sleep In
10. Fa Fa Fa
11. Poi Rot
12. Lies
http://www.zshare.net/download/5286660429832ad4/

17 Haziran 2009 Çarşamba

her derde deva , çingene ilacı gibi albüm , fanfarlo - reservoir


size fanfarloyu tanıtmaktan acayip mutluluk duyuyorum çünkü çook güzel bir işe imza atmış bu ingiliz gençler , reservoir isimli debut albümleriyle .
sigur ros'un da tvitırında önerdiği bu albümü fanfarlo.com adresinden 4 temmuza kadar 1$ 'a indirebilmek mümkün , yok ben illa itunes'dan alıcam , para vermeden duramıyorum kriz beni teğet geçti diyosanız bilemem .

the national ve interpol'ün prodüktörüyle çalışılmış , altyapısında mandolinden viyoline akordiyondan banjoya kadar çok çeşitli enstürmanlar kullanılmış ve sonuç , ilik gibi bir albüm , angelina jolie'nin evlat edinme obsesyonu kadar bagımlılık yaratıcı , aynı zamanda bedava , yan etkisiz xanax kafası .

ilk albümleri olmasına karşın 2006 ve 2008 yılları arasında çeşitli single'lar da çıkarmışlar , bana beirut'un biraz daha teknolojik ve uzun vadeli dinleyişlerde daha az bayan belki biraz daha az folk öğeleri taşıyan ama kesinlikle devotchka ve clap your hands say yeah benzetmesi yapılabilicek bi sound gibi geldi .

şarkı önerisinde bulunamıyorum çünkü nurtopu gibi hepsi birbirinden güzel , ama test sürüşü için fire escape isimli şarkılarının kliplerini izleyebilirsiniz dilerseniz .



tavsiyem albümü hemen edinmeniz .
çünkü little miss sunshine'ı sıcaklığında bir albüm ve little miss sunshine'ı hepimiz severiz .

----------------
Now playing: Fanfarlo - Luna
via FoxyTunes

white lies , aman diyeyim


banquette records'ın "Quite danceable indie" olarak tanımladığı bi albümle beğenimi feci şekilde toplamış bi gruptan bahsetmek istiyorum , son yıllardaki albümlerinin rezillikleriyle artık dalga geçme raddesine geldiğim (hatta o kadar ki isimlerini bile söylemek istemiyorum şerefsizlerin..(evet bu kadar hassasım) ama haksız mıyım ? sen hot fuss gibi şekerpare bi albümle çıkış yap , sam's town gibi bi albümle devam et sonra day&age , sawdust gibi britnispiyırs kıvamında albümlerle geri gel .. hele o day&age albümü toplatılıp yakılmalı bence , müzikal kirlilik resmen , boş ol boş ol boş ol brandon flowers!) the killers'ın gönlümdeki tahtına oturmuş 2007 çıkışlı bi grup white lies , tabi ki tahmin edebiliceğimiz gibi ingiltere çıkışlılar ve çok başarılılar .

bana kalırsa editors ve interpolle benzeşen bi tarzları var , last fm keko bi oluşum olduğu için grizzly bear , the view falan demiş similar artists'de (hayır last fm hala kullanmıyorum lanet yağsın o siteye ) ama last fm dediğim gibi dandik ötesi olduğu ve her gruba/sanatçıya , indie/electronic dediği için ciddeye almadık bu benzeştirmesini . last fm insan olsa ensesine yapıştrırdım şaplağı yemin ederim .

death ve to lose my life benim favorilerim oldu albümün içinden .
kalın sesli beybifeys brit müzisyenlerin de hastasıyız .

nası bişeymiş bu white lies derseniz , aynı zamanda tv debut'leri olan david letterman show'daki to lose my life'ın performansını izleyebilirsiniz.




bilgisayarlarımızdan 24 saat içinde silmemiz gereken günahkar albüm linki , very korsan indeed.


----------------
Now playing: White Lies - Death
via FoxyTunes

15 Haziran 2009 Pazartesi

o bir skarlıt cohensın


gün geçmiyor ki woody allen'ın gözdelerinden polonya&danimarka ortak yapımı sevdalımız scarlett johansson müzik kariyerinde başarılı bir ilerleme daha kaydetmesin .
2007 ylında çıkardığı tom waits kavırlarından oluşan ve çok taşaklı müzisyenlerden destek alan *tv on the radio'nun dave'i , david bowie isimli yaşayan efsane yarıtanrı ve yeah yeah yeah's elemanları gibi* başarılı sayılır albümünden sonra şimdi de pete yorn ile birlikte çıkarıcakları albümleri break up ile gündemde olmak üzereler .
henüz yayınlanmamış , ya da internete sızmamış bu albümden çıkan ilk şarkı relator'a şahsen heyran kaldım .
skarletimizin sesi 20 yıl boyunca günde 8 paket uzun samsun içmiş norah jones kıvamında , lakin karakterli bi sesi olduğunu ve onu the teenagers grubunun bulduğu kadar seksi bulduğumuzu da ekleyelim .
albümün çıkış tarihi 8 eylül olarak belirlenmiş ama benim tahminim ağustos başı gibi torrent sitelerine düşücek olması .

yazıda bahsi geçen ergenler grubunun skarlet cohensın şarkısı

piğt yorn & skarlıt cohensın - rileytır

8 Haziran 2009 Pazartesi

Razorlight


Rock'n Coke'da merak edilen bir grup da Razorlight olacaktır.2002 yılında kurulan İngiliz ve İsveçli kırması grup,ilk albümü olan Up All Night'ı 2004 yılında çıkardılar.Gruptaki kişiler Johnny Borrell,Björn Sten Ågren,Eddie Mckeon,Carl Dalemo ve David Sullivan-Kaplan(Kaplan ne oluyor ki acaba?)'dan oluşuyor.


2004 yılından beri grupta davulculuk yapan Andy Burrows ise gruptan ayrılarak yerini Kaplan'a bırakmış.Tabii bu ayrılık büyük bir kayıp mı?Hayır.Çünkü grup resmen Johnny Borrell'den oluşuyor.Borrell'ın grubu diyebiliriz.Şarkıların sözlerini de kendisi yazıyor.Ufak bir The Libertines geçmişi olan Borrell,kendini çok beğenmiş ve ukala olarak tanınıyor.Zaten söylediği sözler inanılır gibi değil."Razorlight İngiltere'nin en sevilen grubuymuş falan filan bunları geçeceksin dostum" demek isterdim kendisine.Bir de bu Johnny epeyce bir süre Kirsten Dunst ile çıktı.Kirsten bunu nasıl yaptı bilmiyorum ama yaptı.Neyse ki Kirsten ayrılmış bu özgüveni fazla kaçmış kişiyle.

Johnny'i "he yavrum en birinci sensin" diyerek geçiyor,tarafsız bir gözle yaptıkları işlere bakıyorum.Aslında iyi olduklarını söyleyebilirim.Fakat şu son albümleri gidişatı epeyce bozmuş durumda.Halbuki Somewhere else,Who Needs Love,America,Golden Touch,In the morning ve Vice gibi çok güzel şarkıları bulunmakta.

Bunlar da şarkılarının tamamı:

Up All Night

1. leave me alone
2. rock n roll lies
3. vice
4. up all night
5. which way is out
6. rip it up
7. don't go back to dalston
8. golden touch
9. stumble and fall
10. get it and go
11. in the city
12. to the sea
13. fall, fall, fall

indir

Razorlight

1.in the morning
2.who needs love
3.hold on
4.america
5.fall to pieces
6.can't stop this feeling i've got
7.pop song 2006
8.kirby's house
9.back to the start
10.los angeles waltz

indir

Slipway Fires

1.wire to wire
2.hostage of love
3.you and the rest
5.north london trash
6.60 thompson
7.stinger
8.burberry blue eyes
9.blood for wild blood
10.monster boots
11.the house

indir

Albümleri Dışındakiler

1.Englishman In New York
2.For georgia
3.Hey Ya! [Outkast Cover]
4.Make Up Your Own Mind
5.Somewhere Else
6.Yeah, Yeah, Yeah

indir

Razorlight'ta Johnny'nin kibirli davranışlarını görmezden gelirsek hoş grup.Rock'n Coke'ta kendilerini izleyecek olanların güzel şarkılar dinleyeceğine eminim.

In The Morning (Live)



7 Haziran 2009 Pazar

The Mars Volta, ayin müzikleri ve Octahedron

Müzik dediğimiz şeyin altında bazen çok şey aramamak gerekiyor. Ruh bir Kings of Convenience şarkısıyla, iki üç akorla ya da bir ninniyle bile doyuma ulaşıyor kimi zaman. Bütün bu karmaşa notalardan uzak kalmak her yiğidin harcı değil tabii, bazıları onları yaratmak ve içinde yaşamak için doğuyor, Cedric Bixler-Zavala ve Omar Rodrigues gibi. Gürültülü bir operayı ya da daha çok ayin müziklerini andıran şarkılarının içindeki kaotik gitarlar, hayvani davul partisyonları, dahiyane baslar ve orgazmik vokaller kendinizi bıraktığında alıp götürüyor, mp3 player'ımıza bugün atacağımız albümleri Octahedron'la 2009'da müziğin tepesinde yer alıyor.

Başa dönelim. Meksikalı bu deli adamlar At The Drive-In'den ayrıldıktan sonra müziğe ara vermek istemiyorlar ve bir çok gruptan arkadaşlarını toparlayarak yeni bir proje üretiyorlar. Red Hot Chili Peppers'dan Flea'nın basları, DeFacto'dan Jon Theodore'un davulları gibi grubu uçuracak adamları yoldan tek tek toparlıyorlar ve 2001'den bugüne kadar muhteşem albümlere imza atıyorlar. Grupta yer alan müzisyenlerin listesi aşağıdaki göstergede mevcut, listede olmayanlardan eklemek gerekirse John Frusciante Octahedron'un kayıtlarında gruba eşlik etti, özellikle albümde Desperate Graves'in introsunda onun tonlarını çok net duyabiliyoruz.

Grup hakkında okuduğum en güzel yorumlardan birinde (ki diğerlerini de aşağıya ekleyeceğim ekşi'den) şöyle demiş loverdosed: ''şarkı çalmayan müzik yapan gruplardan.'' Mars Volta başladığı günden itibaren bu söylemi hakedecek işler yaptı. Bazen 30 dakikayı geçen şarkıların içinde oradan oraya uçuşan sololar, inanılmaz vokaller, dünyanın en iyi olarak dillendirilecek davul partisyonları, statik olarak 20 saniye durmayan melodilerle şarkıdan daha fazlasını yaptılar. Bir süre sonra bu da onların klişesi oldu, hardcore hayranları grubu kimseyle paylaşmak istemediğinden radyo dostu tek şarkıları The Widow'a savaş açtı. Grup onların gönlünü The Bedlam in Goliath'ta aldığını düşünmüş olacak ki bugün bilgisayarımıza tek tıkla inen Octahedron'da kendi istedikleri akustik (!) albümü yaptılar. Cedric, ''insanların bu nasıl akustik albüm diyeceğini biliyoruz ama bu bize göre gayet akustik bir albüm'' diyerek tavrını koydu baştan.

Albüm The Mars Volta'nın belki de Televators'dan sonra yaptığı en yumuşak şarkı ve Amerika'daki ilk single olan Since We've Been Wrong'la açılıyor. Adadaki ilk single Zane Lowe'un diyişiyle ''hottest record of the world'' olan Cotopaxi. Adamlarımız bugüne kadar müziklerinin progresive rock içinde yer almasını sağlayan çoğu öğeden vazgeçmiş bu albümde. Albümün yarısı single çıkacak kadar radyo dostu, sololar diğer albümlere göre yok sayılabilecek kadar az. Türkiye eğer bir rock cenneti olsaydı With Twilight As My Guide ve Desperate Graves için yaza damgasını vuracak hitler diye etiketi yapıştırabilirdim, yapmıyorum. Kenan Doğulu yapsın o işleri. Albüm güzel, mutlaka dinleyin, kafa sikiolar bunlar diye dinlemekten kaçıoduysanız da bu albüm başlamanız için iyi bir fırsat, bir kez daha yakalayamazsınız.

Son olarak ekşideki övgülerden gelsin: ''meksika usülü pink floyd'' (xerathul), ''dinlemesi bu kadar zor bir grup daha gelmemiştir herhalde dünyaya, o kadar mükemeller ki her dinleyişimde kendimi yetmişlerdeki bir led zeppelin ya da deep purple konserinde sahne arkasında kafayı bulmuş bir şekilde buluyorum, duvarlar küflü, az önce dayak yemişim de güzel gizemli hippi kızlarıyla dans ediyorum sanki. pink floyd müziğini yaptığında dünya hazır değildi belki ve mars volta sanki daha yeni o ulvi müziğe hazırlıyor insanları, yirmi yıl sonra insanlar geriye doğru giderek mars voltadan başlayarak müziği öğrenecek ve onlar için 70'li 80'li 90'lı ve 00'lı yılların özetini çıkaran grup diye bahsedecekler...'' (creepy) pink floyd için bugün ne söyleniyorsa aynı şeyleri 20 yıl sonra the mars volta için duyarız desem çok mu abartmış olurum? (nassim) pink floyd, king crimson ve yes alaşımı bir sounda sahip,rockı muhteşem yetmişlerden yirmibirinci yüzyıla yuvarlayan mükemmel grup..bu zamanda otuz dakikayı aşan bir parçayla* ortaya çıkmalarına şapka çıkardığım grup, bir an için o eski güzel zamanlardan bugüne ışınlanmış gibi dursa da, bir yandan da böylesi bir rönesansı tam zamanınında gerçekleştirmiş öncülerin ışığına da sahip.. (meeneese) dinlerken insana "1970'te yaşayıp deep purple dinlemek böyle bir şey olmalı" dedirtiyor. (loverdosed)

4 Haziran 2009 Perşembe

Little Boots - Hands


Dünyada büyük yankı uyduran spoiltronic akımının son halkası: Dead Disco grubu üyesi Victoria Hesketh nam-ı diğer Little Boots. Kendisini last.fm'in radyosunu dinlerken keşfetmiştim 1 ay önce falan. Aa dedim ne güzel şarkı. Hemen araştırıcı ruhumla gugıla adını yazmaya koyuldum ama baktım piyasada sadece EP'si mevcutmuş, albümü de yakınlarda çıkacakmış. Bağrıma taş bastım, başka albümler dinlemeye koyuldum hemen. 2 gün önce blog blog gezerken gördüm ki kızımızın albümü internete sızmış: Hands Doğal olarak saldırgan bir biçimde indirdim ve dinlemeye koyuldum.

Elektronik müziği sevenler 80'leri de sever genel olarak. Sanki 80'ler ön aşamasıdır, elektronik müziğin. Little Boots da benim gibi düşünüyor sanırım. Zira albümün genel havasında 80'lerin etkisi gözden kaçmayacak derecede. Hele Mathetamics parçası buram buram Cyndi Lauper kokuyor. Ama hatunun asıl idolü Kylie Minogue bana göre. Tune Into My Heart'ı dinlerken Kylie bir anda ortaya çıkıp "I'm the one. Love me, love me, love me" diyecek sandım valla. Ben Kylie'yı çok severim, o yüzden benim için hava hoş. Remedy, New In Town, Ghosts, Stuck On Repeat(Stuck In Kylie de olurmuş) parçalar da albümün dikkat çeken diğer şarkıları.

Track List:
01. New in Town
02. Earthquake
03. Stuck on Repeat
04. Click
05. Remedy
06. Meddle
07. Ghosts
08. Mathematics
09. Symmetry (Ft. Phil Oakey)
10. Tune into My Heart
11. Hearts Collide
12. No Brakes


3 Haziran 2009 Çarşamba

kızı dans ettir

son haftalarda youtube olsun deylimoğşın olsun vidyo paylaşım sitelerinde sansasyon yaratan yegane video , fransız elektronik grubu make the girl dance 'in baby baby baby isimli şarkılarının klibi , ve bugün size bu şarkıdan bahsedicem biraz .
geçen postlarımın birinde tamamen götümden salladığım bi genre olan spoiltronic'den zaten bahsetmiştim . hatırlamayan ya da okumayan varsa şurdan ışınlanabilirsiniz o post'a . skati?



bu klip çekimi için 3 genç kızımız internet üzerinden bulunmuş ve öğlen vakti paris'in ortasına salıverilmiş , lakin bağyanların aslında çıplak olmadıkları konusunda spekülasyonlar var çünkü fransada toplum içinde çıplak gezmenin çok ciddi cezaları var . bi de revolüsyon ülkesi olcak tiellam , neyse bu başka bi konu . keto fransızlar işte bi elektronik müzikleri bi de edith piaf başka da cacık olmaz .bi frankofon olarak biraz tepkiliyim kendilerine .

evet neden bu şarkıyı spoiltronic türüne soktum şimdi hep beraber irdeleyelim ne dersiniz ?
şarkının teması , kızımızın idealleri , yapmak istediklerinden bahsedişi falan .. bunlardan da benim ilgimi çekenlerin bazıları şunlar ;

çeviride kalite ;

Je veux Tellier sur mon iPod >
ipodum'da sebastien tellier olsun istiyorum

Je veux être dans le top de justice >
justice'in top friend list'inde olmak istiyorum *myspace hesabı*

La main gaspard sur ma cuisse >
gaspard augé'nin elini kalçamda istiyorum o yea

Je veux que moi sur les photos >
fotoraflarda sadece ben olıyım istiyorum

Et je veux poser pour St-Lau >
yves saint laurent için modellik yapmak istiyorum

Je veux des enfants surdoués >
süperzeka çocuklarım olsun istiyorum

Et je veux que mon chien soit diplôme >
köpeğimin diploması olsun istiyorum

Je veux pas de cake je veux de la coke >
kek istemiyorum kokain istiyorum

Je veux pas de Kate je veux Ethan Hawk >
kate'i istemiyorum , ethan hawk'ı istiyorum

Je veux danser comme Vanessa >
vanessa paradis gibi dans etmek istiyorum

Je veux voir son mec a Ibiza >
sevgilisini ibiza'da "gormek" istiyorum *sevgilisi de bildiğimiz üzere johnny depp'e tekabül etmekte*

Je veux dormir quand tu te réveilles >
sen uyanırken ben uyumak istiyorum

Et je veux le même t-shirt que Yelle >
yelle'in tshirt'ünün aynısını istiyorum


trt açıköğretim fransızca giriş dersi gibi olan bu post'un da sonuna gelirken , fransızların sadece elektronik müzik yapmalarını , aman sakın rap hip hop falan yapmamalarını temenni eder , frankofon şımarık gençleri daha da müziğe yönlendirmelerini gönülden isterim .

ve sonunda beklenen link ...

24 saat içinde bilgisayarımızdan silip amazondan albüm siparişi vericeğimiz için hiç panik yapmamıza gerek yok sevgili yetkililer.

Blogger'dan Rapidshare'e

Bir müzik download sitesinden öte insanların daha fazla okuma düzeni, okuma alışkanlığı sağladıkları bir yer olarak düşselleştirdim, içselleştirdim bu blogu. Yapan var mıdır bilmiyorum bunu hoş. Burasını Placebo - Battle For The Sun başlığını görüp de download linki bakmak için tıklayıp sonra aman, of çok zırvalamış, link de yok skenderun diye giden insanların arada bi yine link koymamış off diye bakıp çıktıkları bir yer diye hayal etmek istemiyorum.

Amacım patronluk taslamak değil ama rahatsız olduğum şeyleri dile getirmezsem burayı daha önceden takip edip de şimdi sıkıntılarını dile getiren insanlara ayıp etmiş olurum. Bu bir challenge, daha fazla olma, daha fazla okunma, iplenme isteği, kabul edin ya da etmeyin. Yolun sonunda daha büyük bir şeyler gerçekleştirmek isteyen birileri varsa onlara da haksızlık edersiniz. Muse-ink gibi -ki severek takip ediyorum linklerini- sadece link üzerine kurulmuş bir site olmadığını geçmiş postlara biraz bakarak anlayabilirsiniz.

Derdim link koymak ya da koymamak değil. Daha önce 10'larca link koydum, listeler yapıp onları yükledim ve 60 küsür insanın düzenli bir şekilde indirdiği hale de getirdim düzeni. Berraque'ın Kasabian için attığı postun güzelliği bahsettiğim şey, işin içine tuz biber katmak. Placebo'nun diskografisini yoldan geçen çocuğa sorsam bilemez tamam ama google'a placebo discography yazsa burası karşısına çıkan son site olur. Ben de google'dan çıkan ilk siteden copy paste yapıp 30-50 saniye aralığında post atabilirim buraya, ne özelliğimiz var o zaman? Mehmet Tez'in blogu ya da başka bir yer, insanların daha sıklıkla girdiği bir yerden daha sonra aynı postu atarsanız da aynı duruma düşebilirsiniz aynı şekilde. Yurtdışı kaynaklı sitelerden birebir çevirdiğim güzel postlar oldu ama hepsinin içine az mizah, az salaklık, az ukalalık yerleştirdim ve onun bu blog'un kimliğine daha uygun hale getirdim.

Çok fazla kelime, çok fazla çalım gibi geliyor bana bazen de, golü getirmiyor her zaman ama estetik katıyor. Sonuç diyim, daha özenli, daha kişisel, daha orijinal olursanız benim bile bloga sık sık girmemi sağlarsınız, ki çok yapmıyorum gerçekten. Copy paste bir haberden ya da linklerden oluşmuş bir posttan daha değerli benim için kişisel hisleriniz.

Böyleyken böyle. Sevgilerle.

2 Haziran 2009 Salı

Killers 3 CD Brick

Killers 3 CD Brick, 2008 sonlarından beri meydanlardaymış da benim haberim yokmuş. Müzik marketlerde sürekli Hot Fuss dışındakileri görüp de alıcam bigün hepinizi diye iç geçirip duran ben ve benim gibiler için harika bir haber bu! Yanına bide Day And Age eklersek tadından yenmez :))