31 Mayıs 2009 Pazar

kasabian ve adı zor okunan yeni albümleri (ama güzel)

merhaba müzik dostları ,
internete sızan albümlerde bu hafta bi yoğunluk sezmiyo değilim ben de .
2009u her açıdan lanetlenmiş bi yıl olarak gördüğümü heryerde belirtirken , bu lanetliğin müzik piyasasına da yansımışlığını hepimiz farkındayız . -evet farkındayız diyin burda-

lakin başarılı olsa da , debut albümlerindeki yavşaklık sebebiyle biçoğunun önyargısını kazanmış bu brit garibanlar yepisyeni aşmış bir albümle aramızda artık .
ve bence bu seneyi kurtaran albümlerin arasında olucak .
bahsettiğim grup kasapyan dan başkası değil , yeni albümleri ;

West Ryder Pauper Lunatic Asylum

*öz has kopi peyst*


placebo , metric , archive ve iamx gibi son albümleri sub-zero seviyesinde olan gruplara ders olsun . babaanneler gibi tasvip etmez bakışlar atıyoruz onlara cıkcıklarak.

şimdi çaktırmadan indirelim albümü , sessiz sessiz..

megaaploğd
hatfayl


----------------
Now playing: La Roux - In For the Kill
via FoxyTunes

Şampiyon.

Herkesten özür dileyerekten. Lay lay lay lay lay lay lay laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaay oooo Beşiktaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaş!!!!!!!

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Yuksek - Extraball



Geçenlerde can sıkıntısından gece gece televizyonda zapping yaparken tanışıklığımız oldu kendisiyle.Extraball adlı şarkısı koltukta gömülmüş olan beni,koltukta takla bile attırdı.Tam bir dans parçası olmuş bence.Clublarda abudik gubudik şeyler çalacağına bunu çalsın Dj'ler.Dj dj duy sesimi!Fransızlar da genelde romantik parçalarıyla ön plandayken,şimdi ise tam tersi elektrocularıyla ön planda.Bu arada Extraball'da Yuksek'e(böyle isim mi olur sevgili Yuksek)Extraball'da eşlik eden Amanda kızımız da sempatikliğiyle klibi daha bir çekici hala getirmiş.

Bu da albümü Extraball'un içinde bulunduğu Away From The Sea'nin şarkı listesi:

1-Break Ya
2-Tonight
3-A Certain Life
4-Extraball feat. Amanda Blank
5-I Could Never Be A Dancer
6-So Far Away From The Sea Feat. The Bewitched
7-Little Dirty Trip (Vicarious Bliss Remix)
8-This Is Not Today featuring. Shit Disco
9-I Like To Play
10-So Down featuring. Chromeo
11-Freak O Rocker
12-Eat My Bear

Extraball

Placebo - Battle For The Sun

Placebo, Bloc Party gibi gruplar sevme eşiği yüksek gruplardır. Ülkemizin maço adamlarına, her ne kadar alternatif kılığına da girmiş olsalar Placebo'yu sevdirmek zordur. 'Ne dinliycem o ibneleri' diyen birini gördüğüm zaman tiksinirim, hele ki kendini modern, sosyal, hümanist, sevgi böceği, hele hele alternatif birisi olarak tanıttıysa. Bunlara son yıllarda Placebo'yu küçümseyen sofistike abla ve abilerimiz eklendi. Onlara göre Placebo 15-16 yaşındaki gençleri ağına düşürmeye çalışan 1-2 punk görünümlü emo, müzikleri çok ucuz, görünümleri komik.

Placebo kurulduğundan beri bu maço insanlarla, yazarlarla çok uğraşmak zorunda kaldı. Son dönemlerdeki yumuşamalarına (aslında straightleşmelerine) aldırmayın, Placebo Black Market Music'e kadar o 'ibne'nin her harfini hakedecek kadar ibneydi. Black Market Music'i Brian Molko her ne kadar yaptıkları en ticari albüm olarak görse de o zamanlarda, sonradan yapacakları BMM'nin yanında Kate Perry albümleri gibi kalacaktı. Bunun adına büyüme diyin, galibiyet diyin, ne derseniz diyin Sleeping With Ghosts ve Meds'de Placebo'nun tabu yıkar halinden eser yoktu. Nancy Boy, Taste In Man gibi şarkıların yaratıcısı bir grup yaşlanıyordu elbette ki, saçlar kısalmış, Brian'ın çocuğu doğmuş, '20 years to grow', 'Baby, don't forget to take your meds' gibi sözler almış başını yürümüştü.

Battle For The Sun'dan bahsetmeden önce Placebo'nun Covers albümünden dem vurmak istiyorum, çünkü BFTS'nin yolunu çizen aslında bu albüm oldu. Brian çoğu yerde BFTS'nin Meds'de bahsettikleri ve aslında benim hiç göremediğim, köklere dönme hissinin bu albümde de devam edeceğini açıkladı. (Bazen kızıyorum bu tutarsızlıklar için kendime ama işin doğrusu bu belki de, bir grup aynı şeyleri sürekli yaparsa bayat diyoruz, farklı giderlerse de hayalkırıklığı diyoruz, hangisi doğrusu bilmiyorum.) Köklere dönme bas, bateri, gitar üçlüsünün fütursuzca kullanılmasıysa dönmüştü Placebo belki de Teenage Angst dönemlerine fakat ruh olarak yerinde yeller estiğini söylemek doğru olacaktır.

Covers albümünde her Türk barında duyabileceğimiz bir çok şarkıyı coverlayan Placebo'nun aynı hissiyatı bu albüme taşımak istediğini söylemem gerekir. Elbette ki bir I Feel You ya da Daddy Cool kalitesinde şarkı yazamamışlar fakat sahnede çalarken seyircileri zıplamaktan öldürecekleri bir albüm yapmışlar. Bu yönden Placebo'nun alternatiflikten uzak en klasik albümüyle karşı karşıyayız diyebilirim.

Girişi açan iki gümbür gümbür şarkı Kitty Litter (berbat bir isim) ve Ashtray Heart albümün hazırlayıcısından çok temposunu belirleyen şarkılar. Kitty Litter Placebo'nun ilk işlerine oldukça benzemekle prodüksiyonun daha kaliteli olmasıyla ve bahsettiğim şarkıları klasikleştirme operasyonuyla evrilmiş Placebo diyebileceğimiz bir yerde. İlk iki şarkıda sadece 3 enstrüman dönüyor, elektronik işlere hiç girilmemiş, sadece Ashtray Heart'ta Stylophone kullanılmış extra.

Battle For The Sun dönüşleriyle bana oldukça bayık gelen bir şarkı, mastürbasyon yapan bir adam gibi adeta. Nakaratını da çok başarılı bulmadım, bu kadar uptempo bir albümden çıkacak single değil kanımca, pazarlama için kötü. Ardından gelen For What It's Worth Placebo'nun yazdığı en başarılı bar şarkısı, bar şarkıcıları hemen eklesin repertuvara, bu şarkıda bariz bir şekilde görülüyor Placebo'da Covers albümünün etkileri. Devil In The Details Placebo'nun orta dönemlerine götürüyor bizi, Blue American tadı geliyor ağızlara bariz, filler gibi ama değil, sonradan can yakar bu. “A heart that hurts is a heart that works” gibi klişelere sahip Bright Lights kötü bi filler. Speak In Tongues garip bir şarkı. Hakkında kötü konuşup ilerde muhtemelen sevebileceğim bir şarkıyı öldürme niyetinde değilim. Julien'daki elektronik denemeler ve Happy You're Gone dışında albümün geri kalanı da bas ve bateri üzerine kurulmuş ortalama bir rock albümü olmuş. Son şarkı Kings of Medicine Placebo'nun son dönemlerine en yakın şarkı belki de, idare ediyor.

Sonuç olarak Placebo hayranlarının severek karşılayacağı bir albüm var karşımızda. Konserlerin coşkulu geçeceği ve bol bol zıplanacağı aşikar. Şimdiden İstanbul'daki konsere gideceklere eğlenceler dileyelim. Klasik işlere girmiş Placebo'da Brian'ın saçlarını tekrar uzun görmek çok güzel diyip 10 üzerinden 6.5 veriyorum.

28 Mayıs 2009 Perşembe

Nora - Ruhsuz Kadın


Yeni yazarlar bahar mayışıklığındayken ben asist yapmaya devam edeyim. Ankaralı bir grubumuz ve nurtopu gibi demoları mevzubahsimiz, Nora ve Ruhsuz Kadın. Kendileri ile halısaha maçında tanıştığım Emre ve Sercan Bey'lerin güzel ve gelecek vaadeden grubu 2006 orijinli. Tarzları alternatif & metal. Aslı Guano Apes, belki de daha önceye dayanan fakat 3-4 sene önce Evanescence ile başlayan mainstream rock gruplarında bayan vokaller grubumuzun güzel bir tadı olarak çıkıyor karşımıza. Türkiye'de bu grubu benzetebileceğimiz en yakın grup Üç Nokta Bir olabilir, bunu seven bunu da sevecektir diye söylüyorum elbette ki. Elemanlarımız ve enstrümanları:

Gül Erkekli - Vokal
Emre Diker - Ritim Gitar, Geri Vokal
Eren Suna - Solo Gitar
Erçin Burç - Davul
Sercan Alkış - Bas Gitar, Klavye

http://www.myspace.com/noratr

24 Mayıs 2009 Pazar

Unkle Bob - Put A Record On

Bir şarkı bir insanın duygularıyla ne kadar oynayabilir bu şarkı onun kanıtı benim için. İlk olarak My Sassy Girl'ün hüzünlü sahnelerinde duyup aşka düşmüştüm şarkıyla. Haftalarca dinleyip suyunu çıkardıktan sonra unuttum sanmıştım, şu video bugünümü tekrar dağıttı. Put this record on...

21 Mayıs 2009 Perşembe

Coldplay - LeftRightLeftRightLeft

Coldplay 15 Mayıs'ta sitesinden bu konser albümünü bedava yayınladı. Harika ses kayıtlarının yanında Hardest Part'ın bu kadar duygulu, Viva La Vida'nın bu kadar coşkulu söylenmesi en başta farkedilecek güzellikler. Setlist şöyle, official linki de aşağıda.

1- Glass Of Water
2- 42
3- Clocks
4- Strawberry Swing
5- Hardest Part / Postcards From Far Away
6- Viva La Vida
7- Death Will Never Conquer
8- Fix You
9- Death And All His Friends

http://lrlrl.coldplay.com/leftright.html

edit: Hardest Part sonundaki eklemelerle Bülent Ortaçgil şarkısı olmuş resmen, ya da bana öyle geliyor. Çok güzel olmuş çok.

Kaiser Chiefs


Pastel Zarlar,benim yazar olmadan önce de takip ettiğim bir blogtu.Festival haberlerinin sıkılıkla geçtiğini elbette okudum.Bu yaz da memlekete oldukça ünlü gruplar gelecek.Bunlardan biri de Kaiser Chiefs olacak.Birçok kişi zaten Kaiser Chiefs'in şarkılarını dinlemiştir.Ben de kendilerinin Rock'n Coke'a katılacağından dolayı ayrıntılı bir yazı yazayım dedim.


Leeds'ten çıkmış bir grup oluyor kendileri.Şehrin takımı Leeds United'a da destek veriyorlar.Genelde Türk futbolseverler olarak yaptığı çirkin davranışlardan dolayı pek hazzetmediğimiz bir takım.Fakat kendileri Leeds ile ilgili bu önyargıları silmekte.Çünkü müzikleri oldukça eğlenceli.Festivale gidecek olanlar Kaiser Chiefs ile oldukça eğleneceklerdir mutlaka.

Grubun beyni ve solisti Ricky Wilson ve gitaristi Ricky Wilson gruba sonradan eklenmişler.İlk başta Runston Parva,sonra da Parva imiş.2003 yılında bugünkü şekli olan Kaiser Chiefs oluşmuş.

Grubun en önemli kişisi Ricky Wilson olsa gerek.Özellikle konserlerde sıra dışı bir insan oluyor ve oldukça etkileyici bir performansı var.Ricky Wilson bana Yüzüklerin Efendisi serisinden şişko Sam'i hatırlatsa da giyimiyle oldukça takdirimi kazanan bir kişi.Özellikle gömlek seçimleri harika(modaya da el attık hadi bakalım).


Grubun davulcusu Nick Hodgson aynı zamanda back vokal yapıyor.Şu adam gibi saçım olamadı.Yoksa iyi ki olmamış mı?Çok garip duygular yaşıyorum bu konuda.Nick Hodgson da grubun diğer sempatik kişisi olarak göze çarpıyor.

Grupta dikkatimi çeken bir diğer isimse klavyedeki Nick Baines'tir.Lakabı da peanutmuş.Tip mi tip zaten,karikatür gibi adam vallahi.

Grubun şimdiye kadar 3 albümü çıktı.


-Employement(2005):
En iyi albümü kesinlikle.Çoğu bol bol zıplanılabilcek,enerjik ritimler taşıyan şarkılardan oluşuyor.Tam arşivlik.

1. everyday i love you less and less
2. i predict a riot
3. modern way
4. na na na na naa
5. you can have it all
6. oh my god
7. born to be a dancer
8. saturday night
9. what did i ever give you
10. time honoured tradition
11. caroline, yes
12. team mate

Link

-Yours Truly Angry Mob(2007):
Grup bu albümle daha da çok tanındı.Özellikle Ruby ile zirveye tırmandı diyebiliriz.2,3,6,9.sıradaki parçalar da oldukça hoş.Ortalamanın üzerinde güzel bir albüm.

1. ruby
2. the angry mob
3. heat dies down
4. high royds
5. love is not a competition (but i'm winning)
6. thank you very much
7. i can do without you
8. my kind of guy
9. everything is average nowadays
10. boxing champ
11. learnt my lesson well
12. try your best
13. retirement

Link

-Off With Their Heads(2008):
Bazı müzik otoritelerince güzel bir albüm olarak nitelendirilse de tarafımca diğer 2 albümün çok gerisinde bir albüm.Spanish metal,never miss a beat ve you want history haricinde diğer şarkılarda eski şarkılarının tadını bulamadım.Genel olarak daha sakin bir albüm olmuş zaten.

1. spanish metal
2. never miss a beat
3. like it too much
4. you want history
5. can't say what i mean
6. good days bad days
7. tomato in the rain
8. half the truth
9. always happens like that
10. addicted to drugs
11. remember you're a girl


Kaiser Chiefs Rock'n Coke'a oldukça renk getirecektir.Bazıları tarafından ortalama bir İngiliz grubu diye nitelendirilse de bu grup kadar eğlenceli bir grup bulmak zor.Kesinlikle tavsiye ettiğim bir grup.Kendi sitelerinden yayınladıkları bir konser görüntüsü,Rick Wilson ve çıngırağı:

20 Mayıs 2009 Çarşamba

last fm gibi genre uydurasım var



evet pastel zarlar okuyucusu (milyonlara hitap ediyorum o açıdan) gün geçmiyor ki yeni bişey uydurmayayım , yeni bir fikirle atılmayayım bloglara yavrusu kaçırılmış bıldırcının kediye atılması misali . *sanmıyorum ki bıldırcın saldırgan bi kuş olsun ,dombili guburuk bi tip , ama işte can havliyle o bile kartal oluyor*

ankara'ya döndüğümde çılgın partiler veriliceğini duymanın verdiği o ayakparmaklarını kıvırtan hazla birden bire elektronik müziğin kollarına atmış buldum kendimi , çalan şarkı justice - the party'idi ,
bildiğimiz gibi ed banger'dan uffie vokalli bi castis parçası the party .
ve dedim ki kendi kendime şarkıyı dinlerken , "yau ne kadar şımarık bi tip bu afi " dedim ama asla bi sinir olma bişey hissetmemiştim bunu farkederken , halbuki şımarık kız tipinden bursa sporlu holigan taraftarın beşiktaştan nefret etmesi kadar hırçın bir şekilde nefret ederim ben .
lakin gel gelelim sadece uffie degil bu tip şımarıklıklarla gönlümüzü fetheden daha başka insanlar da var müzik camiasında .
bunu farkedişimle dedim ki "bi tek sen misin götünden genre uyduran , her boka indie , electro vikvik diyen ey last.fm , ben de uydururm elbet ! "
bu şekilde kendi kendime konuşurken yanımda oturan kedinin garip bakışlarına mazur kaldığımı farkedip sesli düşünmeyi kesmem gerektiğini anladım .
herkes gibi o da last.fm* sempatizanı olmalı diye düşündüm , nitekim benim last.fm'den hiç mi haz etmediğim kitlelerce bilinen bir gerçek . *kahverengi çünkü kaka.

ve ardından bu genre çıktı : spoiltronic ,
etimolojisi spoilt ve electronic kelimelerinin balzamik sosla harmanlanışından meydana gelmekte . sos kısmını etkileyici olsun diye salladım evet
.

işte sassy kızlarımızdan bazıları ,

santigold
uffie
yelle
css
yazmaya içim el vermese de , katy perry kişisi .
the ting tings
lady gaga

bi kaç adet de türk spoiltronic örnek veresim var ama yukarıdaki isimlerle bukadar yakın dururlarsa üzüntü yaratabilirler ,
yine de bakınız ;

hande yener
demet akalın
serdar ortaç *evet*

bir sallamasyon post'u daha bitirmenin huzuruyla yatabilirim artık ,
iyi geceler müzik dostları .

----------------
Now playing: Yelle - Je Veux Te Voir
via FoxyTunes

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Journal For Plaque Lovers


Manic Street Preachers'ın yeni albümü, 18 Mayıs 2009 itibariyle yayınlandı. Albümün sözleri, 1 Şubat 1995 tarihinde ortadan kaybolan ve geçtiğimiz sene öldüğü resmi olarak kabul edilen üyeleri Richey Edwards'a ait. Richey'e adanan albümün özel oluşunun yanısıra, her bir şarkının bu denli başarılı oluşu sanırım üzerinde durulan önemle de alakalı. Muhteşem bir albüm geliyor, mutlaka edinmelisiniz. Manics, yaptıkları açıklamada single yayınlamayacaklarını, albümün "albüm" halinin anlamlı olduğunu ifade etmişler. Bu arada muhteşem olan albüm kapak resmi, marketlerde yasaklanmış. Gerekçe olarak da, yüzü kanlar içinde bir çocuk resmini uygun bulmamışlar. Tasarımı Jenny Saville'e ait olan kapağın aslında ne kadar başarılı bir çalışma olduğu ise sanırım yadsınmakta. Türkiye'de ne zaman raflarda yeralır bilinmez ama, albümün orjinal kayıtlarının da bulunduğu double cd'si için acilen bişeyler yapmak gerek :)

...Touching From A Distance...

18 Mayıs 1980 tarihinde intihar ederek aramızdan ayrılan Joy Division solisti Ian Curtis' i saygıyla anıyoruz...

17 Mayıs 2009 Pazar

Eurovision Neighbourhood Contest 2009

Biliyorum, biliyorum bunun ne işi var burada dediniz bi an için. Ne kadar skimsonik bir komşuluk, siyasi gösteri olsa da işin diğer ucunda müzik var. Hoş bu siyasi yıkama yağlama ve müzik arasında bir de baldır ve bacaklar var. Hatta yurdum ulusal kanallarının göstermeye cesaret edemeyeceği kadar erotizm var. Göz attığım kısımda artık hatunların iç giyim tercihlerini beğenimize sunduğunu gördüm ki bu yarışmayı Türkiye Radyo ve Televizyonu adlı mutaasıp bir partinin yönetimindeki devlet kanalı veriyor. R. Tayyip izleyip yarışmanın en seksi şovlarından birini sunan Azerileri mi desteklemiş midir bilinmez ama bence Ermenistan'dan oyları sunan hatun için bi 5 dakikalığına sınır kapıları açılsın. Şaka lan.

Elbette ki böyle şovlarda görselliğin de öne çıkması lazım kazanabilmek için. Yalnız keşke adı Eurovision Show Contest'e çevirilse. Lan adamlar Dita Von Teese'yi çıkardı, show kazanacak olsaydı o kazanırdı da demeyin, orada Patricia Kaas çıktı ve adeta dalga geçildi aldığı oylarda. Eurovision Neighbourhood Contest de güzel bir öneri, hatta bunu çok beğendim şimdi yazarken.

Ülkemiz yine 4. oldu bu yıl da. Kimi göndersek 4. oluyor zaten, Kenan Doğulu 4. oldu, Athena 4. oldu. Mor ve Ötesi 7. olmuştu sanırım, bu durumda ölüsü bile alıyor bu puanı demek lazım, Mvö'yü tenzih ederek. Hadise'nin şovunu kaçırdım ancak vokallerinin çok kötü olduğu konusunda ev halkından duyumlar aldım. Çok da üzülmemek lazım, kızcağızı da üzmemek lazım, ödülü alan grubun şarkısını son çalışlarında dinledim ve pek bir şey göremedim açıkçası. Hadise dinlemesem de Düm Tek Tek bu şarkıdan çok daha iyi bir şarkı, bunu söylerim.

Küçük bi ülke olsak, etrafımıza 8-9 komşu alsak bu yarışmayı her sene kazanırdık sanırım. Daha da kolayı Türk Cumhuriyetlerini de sokmak kazanmak için. Kazakistan 12 points, Turkmenistan 12 points diye diye gider mis gibi... Başka önerisi olan?

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Green Day - 21st Century Breakdown


Öncelikle çok pişmanım bunu belirtmeden geçemeyeceğim.Çünkü Green Day için yazdığım ilk yazıyı Blogger silmiş.Yine bu adamlar bula bula beni buldular.O kadar yerde albümün linki ekli durumda,fakat her seferinde benimkini görüyorlar.Her neyse şanssızlık,kader,kısmet diyorum.Bundan sonra da yeni albümlerin linkini koymayayım.Bana ders olmuş olsun.Bari sadece linki silselerdi.Yazıyı tekrardan yazmak zorunda kalıyorum.

Konumuz Green Day ve çıkardığı yeni albüm hakkında idi.Punkın efsane isimlerinden olan Green Day yeni albümleri olan 21st Century Breakdown ile 2004'ten beri olan suskunluğunu bozmuş."Green Day ne zaman yeni albüm çıkartacak acaba?"sorusu ne zamandır en çok sorduğum soruydu zaten.İyi bir albümle dönüş yaptıklarını rahatlıkla söyleyebilirim.

Geçen albümleri American Idiot ile hayran sayılarını daha çok arttırdılar.Bunda punkdan biraz kayıp,rocka yakınlaşmalarının büyük bir payı olduğunu düşünüyorum.Bu albümde ise eskisi gibi daha çok punka yakınlaştıklarını hissettim.Yine de Green Day'in sadece bir punk grubu olmadığını daha genel bir müzik yaptığını söyleyebilirim.Geçen albümle oldukça çok sayıda ödül kazanmışlardı.Bunda da aynı başarıyı tekrar edeceklerini düşünüyorum.

Albümdeki ilk favorilerim ise The Static Age,21st Century Breakdown,!Viva La Gloria!,East Jesus Nowhere,American Eulogy oldu.Daha fazla dinledikçe tabii bu favoriler değişebilir.

3 parçadan oluşan albümdeki şarkılar:

21st Century Breakdown

1. song of the century

act 1 - heroes and cons

2. 21st century breakdown
3. know your enemy
4. !viva la gloria!
5. before the lobotomy
6. christian's inferno
7. last night on earth

act 2 - charlatans and saints

8. east jesus nowhere
9. peacemaker
10. last of the american girls
11. murder city
12. ?viva la gloria? (little girl)
13. restless heart syndrome

act 3 - horseshoes and handgrenades

14. horseshoes and handgrenades
15. the static age
16. 21 guns
17. american eulogy
a - mass hysteria
b - modern world
18. see the light

Albümün çıkış şarkısı ise Know your Enemy oldu.Videosunu da buradan verelim:


11 Mayıs 2009 Pazartesi

merebe ben berraque , the beatles'la tanışın .



müzik benim için kendimi bildim bileli acayip mühim ama aynı zamanda gayet süperfisyal *bayılıyorum türkçeleştirmelerime* bi mesele olmuştur .
yani hakkında bolbol konuşulaşı ve paylaşılası , lakin biyografimsi ansiklopedimsi yazılarla kasmamak gereken bi olgu gibi , en azından benim öyle bi yetimin olmadığını belirtmek isterim . yani çok sevgili oscar wilde'dın sözüne modifiye yaparak diyebilirim ki "music is far too important a thing ever to talk seriously about" . r.i.p bebeyim

çocukluğumdan beri biraz da annemin durdurulamayan ringo starr aşkı vesilesiyle dinleyip bıkmadığım , saygımın sonsuz ötesi olduğu , hatta dinlemeyenlere zorla benimsetmeye çalıştığım , sevmeyenlerin haklarında spekülasyonlar çıkardığım , farkında olmadan şimdiki müzik piyasasının bu kadar gelişmesine önayak olan the beatles'dır .
bu sebeple the beatles dinlememiş bi insanın 70s ve sonrası türemiş diğer herhangi bi müzik türünde bana vikvikvik ötmesi tarafımdan ciddiye alınmadan "hee hee evet" cevabını alır .
toplama çıkarmayı öğrenmeden trigonometriye geçiş yapmak gibi bişey bu ayol .

şimdiye kadar hiç beatles dinlememiş bi insana ilk dinlemesini önericeğim şarkı da , akıllara ilk gelen let it be ya da all you need is love yerine i am the walrus olur .

jim carrey'in de aşmış bi şekilde kavırlamış olduğu i am the walrus diğer bi çok beatles şarkısı gibi hala sözlerinin ne anlama geldiği konusunda spekülasyonlar olan bi şarkı .




hayatında sadece 10 dakika bile mutlu olmuş bi insanın beatles'ı sevmemesine imkan yoktur gibi gelir bana hep .
her şarkısına ayrı post yazılabilicek böyle efsanevi bi grup için minüskül bi post olduysa da ilk yazımın bu olması beni tatmin etmedi değil.


"Love is old, love is new,
love is all, love is you."

----------------
Now playing: The Beatles - Because
via FoxyTunes

"

Paul Banks'in Solo Projesi















Interpol solisti Paul Banks, 4 Ağustos'ta, "Skyscraper" adlı ilk solo albümünü yayınlayacak. Üstelik de "Julien Plenti" adıyla. Kendi internet sitesinden çok az da olsa (muhtemelen albümle aynı adı taşıyan) Skyscraper' ın sample'ını dinleyebilirsiniz. Aynı zamanda da alttaki linkten de 3 ayrı şarkıyı dinleme imkanınız mümkün.

http://www.thevine.com.au/music/reviews/listen-_-julian-plenti,-interpol-singer

http://julianplenti.com/

10 Mayıs 2009 Pazar

IAMX @Yeni Melek

2007 yılında ilk defa Türkiye'ye geldiğinde gidememiştim konsere, zira Chris Corner'ı o zamanlarda tanımıyordum henüz. Daha sonra en sevdiğim müzisyen olacak bu insan üstü varlığın buraya gelip de benim göremememin acısı çok büyüktü ama konserden sadece 1 hafta sonra dinlemeye başlamam bünyem açısından tahrip ediciydi. Şapkası çalınmasıyla kırılan bir kalp ile ülkeyi terk etmesi ve bu yüzden akıllarda oluşan "Bir daha gelir mi lan?" soruları ise kahredeciydi. İnsanoğlunun geneli affedici bir yapıya sahiptir, iyiliklerinden değildir ama bu her zaman; sadece kötü anıların canlılığından korkarlar, küçük bir kısmı ise sadece unuturlar. Chris hangi gruba giriyor bilmiyorum ama sonuçta affetti ve ikinci kez ülkemize geldi.

IAMX'i tam anlamıyla içselleştirmek için kafanızın ayıklıktan biraz uzaklaşması gerekiyor. Temiz bir kafa müziğini tam olarak özümsemeye engel oluyor. Çünkü dakikanın altmışta birine öyle bir yükleme yapıyor ki Chris Corner, bunların çoğunu duymak için kafanızın bir çok yere dağılmış olması gerekiyor. Satır arası müzik değil, satır üstüne satır üstüne müzik benim bahsettiğim. İşte bu düşüncelerle Taksim'e 19:00 sularında varıp kıvama gelmek için şişe diplerini görmeye çabaladım. Yeteri kadar gördüğüme kanaat getirdiğimde de konser alanına, yani Yeni Melek'e gittim. Burada lütfen konser verilmesin artık! 3 kere gittim, akustik açıdan berbat ötesi bir yer.

Biz içeri girdiğimizde The Revolters sahneydi. Kendilerini daha önce The Do konserinde izlemiş, biraz antrenmansız bulmuş ama bir kaç parçalarını özellikle beğenmiştim. O konserde dediklerine göre İngiliz plak şirketlerinden biriyle anlaşma yapmışlar ve bunu başaran ilk Türk grubu tiltine sahipmişler. Dün ise çok daha iyi bir performans sergilediler, az dinledim bu sefer ama gayet memnun kaldım. Mekana girmek zaten çok heyecan vericiydi ama The Revolters sahneyi terk ettiğinde ise deyim yerindeyse 15'lik kızlara dönmüştüm bile.

Beni bilenler Chris Corner'a taptığımı da bilir. Ben birisini aşırı derecede sevdiğimde, işin içine biraz mücadelenin girmesini de arzularım; yapım böyle. Bu yüzden geleceklerini öğrendikten sonra kolaylıkla bilet almam açıkçası bana biraz koydu. Dilediğine kavuşmak bu kadar kolay mıydı yani? Tamam, konser 1 ay sonraya ertelendi, beklemek azap verici falan da bir şekilde geçiyor zaman hayat koşuşturmacası derken. Bu kısımda da herhangi bir mücadele yok yani. Aynen böyle düşünüyordum ta ki sahne sadece onlar için ayrılana kadar. Kaç dakika geçti bilmiyorum, ama bana bir asır gibi geldi. Sahneyen çıkan birini her gördüğümde kabaran yüreğim The Alternative şarkısındaki gibi "These are hard times" diyordu adeta. Arzularım gerçekleşmişti...

Ve sonunda ışıklar karardı, grup elemanları sahneye yavaş yavaş çıkmaya başladı ve en son olarak O yani Chris Corner geldi, Yıllar sonra var olmayacak torunlarıma gökten indiğini söyleyeceğim bir şekilde hem de. Ve sayın okurlar, ben o zaman öldüm. Fiziksel olarak dışarıdan gayet yaşıyor gözüküyordum ama içten içe ölüyordum ve bunu da istiyordum; aksi büyük bir hayal kırıklığı yaratırdı. Giydiği asker formasından çakma kostüm kim olduğunu belli ediyordu adeta: Her türlü toplumsal değeri alıp onları çoğunluk tarafından yadırganan forma sokan bir insan. Sanırım bu yüzden seviliyor çok.

Bring Me Back A Dog ile başladı programa. Sonra yeni albümün açılış parçası Nature Of Inviting'e geçti ki eşlik eden insanlar baya vardı. Buradan da neyi anlıyoruz? Korsanın önüne asla geçilemeyeceğini. Onu söyledi, bunu söyledi diye devam etmeyeceğim. Yalnız Emre'nin dediği gibi gayet adaletli bir dağılım yaptı albümler arasında. O konuda cidden takdir ettim.

Yeni Melek'e rağmen güzeldi sound açısından, hoş arkadakiler baya şikayetçiydi sonradan öğrendiğim kadarıyla ama önlerden çok büyük bir sorun yoktu. Gerçi müzik işin sadece bir kısmı, en azından Chris Corner için öyle. Kostüm, sahne şovu, en az müzik kadar önemli ona göre. Eh bunlar da onun kalemi, ziyadesiyle muhteşemdi. Özellikle şov açısından bir daha onun gibi birisi daha geleceğinden şüpheliyim. O'nu sevmeyenler bile bunu söylediğine göre haklıyım bu dediğimde.

İnsanlar affeder demiştim, ama her affeden unutmuyor olanları işte. Evet, şapka olayı. 1. biste elinde bir şapkayla çıktı sahneye. Aha dedim, bu sefer kaptırmayacak, kendi elleriyle verecek. Vermedi; gösterip elletmeyenlerdenmiş. Atacak gibi yaptı bir kaç kere yüzünde hain bir gülümseyle ama hevesleri hep kursakta bıraktı. Geçen seferde şapkayı stagedive yaparken kaptırmış. Bu konserde de yaptı, hem de şapkasıyla! Hala akıllanmamış diye içimizden geçirmeyelim lütfen, bahsettiğimiz insan Chris Corner! Stagedive anı konserin zirvesiydi, çünkü benim elim de değdi ona! Ha, şapka çalınmadı bu arada.

En sevdiğim şarkısı Your Joy Is My Low'dır. Genelde bislerde söyler onu, çünkü doruk noktalarında seyir eden bir şarkıdır, yakışır yani en son söylemek. Fakat 1. biste söylemedi ve ben sadece tek bis olduğunu düşünüyordum. O kadar üzüldüm ki mekanı terk etmeye kalktım. Boşuna demedim demin 15'lik kızlara döndüğümü! Tam arkamı döndüğümde bir el beni eski yerime sürükledi. Sahneye baktığımda, çalmaya başlamıştı bile. O an da yeniden doğduğum andı. After Every Party I Die da ağlamam için popoma yediğim şaplaktı.

Pastel Zarlar

Zarlar yeniden dönmeye başladı. Yeni yazarlara selam eder, yazar kadrosuna Türk rock'ını avcunun içi gibi bilen iyi bir yazarı daha katmayı hedeflediğimi şimdiden çıtlatırım.

5 Mayıs 2009 Salı

Devam Etmek İçin

Taze kana ihtiyaç var. İnsanlarla daha fazla paylaşmak için bir kaç yumruğa daha ihtiyaç var. Elinizi bu taşın altına sokmak isterseniz çekinmeyin. Mevlana felsefesi var burada yazmak isteyen kimseyi çevirmeyeceğim, yeter ki gelin.